Türkiye kapitalizminin krizi üretim alanlarında daha ağır bir şekilde kendisini göstermeye başlamış durumda. Üretimdeki yavaşlamanın faturası çeşitli hak gasplarıyla işçilere kesilmeye çalışılırken, üretimdeki kriz ekonomik göstergelere de yansıyor. İşsizlikteki artışın ardından, bugün açıklanan sanayi üretimi endeksinin geçen yıla kıyasla artışları 2018 yılı başından bu yana azalıyordu. Eylül ayında ise endeks hem aylık hem yıllık bazda artışlarına son verdi.
Sanayi üretimi yüzde 2,7 düştü
TÜİK’in açıkladığı Eylül Ayı Sanayi Üretimi Endeksi, hem aylık hem yıllık bazda yüzde 2,7’lik düşüş gösterdi. Üçüncü çeyrek (Temmuz-Ağustos-Eylül) toplam sanayi endeksi de, önceki çeyreğe (Nisan-Mayıs-Haziran) kıyasla yüzde 0,2 düştü. 2017 yılının üçüncü çeyreğine kıyasla ise endekste yüzde 1,5’lik artış oldu. Bu artış, Temmuz ve Ağustos aylarında endeksin geçen yılın aynı aylarına kıyasla artış kaydetmesinden kaynaklandı.
Alt sektörler incelendiğinde, Eylül ayında en sert düşüş aylık yüzde 2,8, yıllık yüzde 3,2’le imalat sanayinde yaşandı. Madencilik ve taşocakçılığı sektöründe geçen yıla kıyasla yüzde 5 artış olurken, aylık yüzde 1,3 düşüş gerçekleşti. Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi de aylık yüzde 2,5, yıllık yüzde 1,3 düştü.
“İnşaatla büyümenin sonuna gelindi”
Öte yandan TMMOB Makina Mühendisleri Odası, “Sanayinin sorunları ve analizleri” bültenini yayınladı. Konut sektöründeki krize dikkat çekilen bültende “İnşaatla büyümenin sonuna gelindi, kriz derinleşecek” vurgusu yapıldı. İnşaat sektöründeki krizin sanayi ve hizmet sektörlerine de etki ettiğinin altı çizilen bültenden öne çıkan bulgular şöyle:
“2018’in ilk dokuz ayındaki toplam konut satışı 2017’nin ilk 9 ayının satışlarından yüzde 2,7 geriye gitti. Yeni konut satışlarında ise 2018’in ilk 9 ayındaki satışlar 466 binde kaldı ve önceki yılın satışlarının yüzde 2,2 gerisine düştü.
“Satışlarda azalma, kredili yani ipotekli satışlarda daha belirgin gözlendi. 2018’in 3. çeyreğindeki ipotekli satışların 112 binden 54 bine gerilediği ve önceki çeyreğe göre yüzde 52’ye yakın azaldığı görülüyor.
“Konut satışlarının üçte birinden fazlasını oluşturan ipotekli satışlardaki gerileme, daha çok konut kredisi faizlerinin artışı ile ilgili. 2018 Temmuz ayında konut kredisi faizi yüzde 13,5 düzeyindeydi. Temmuz’dan itibaren artışa geçen faizler, 2018 Kasım başında yüzde 29’un üzerine çıktı.
“Konut fiyatlarında hissedilir düşüşler yaşanıyor. Konut fiyatlarında yıllık artışlar, tüketici, özellikle de üretici (sanayici) fiyatlarının çok gerisinde.
“Sanayici (üretici) fiyatları Ağustos itibariyle yıllık yüzde 32 artış gösterirken inşaat malzemesi fiyatlarındaki artış yüzde 41’i aştı.
“AVM, ofis, otel, depo ve hastane yatırımlarında da krizin bütün izleri görülmeye başlandı. AVM’lerde boşluk oranı hızla artıyor. İnşaat maliyetlerinde meydana gelen artışlar ve yatırımcı finansman sıkıntıları sebebiyle 18 AVM’nin açılışı gerçekleştirilemiyor.”
Krizin faturası inşaat işçilerine kesildi
Bültende inşaat sektöründeki krizin işçilere etkisine de dikkat çekildi. İşçilik maliyetlerinin fiyat artışlarına kıyasla düşük kaldığı, böylece işçi gelirlerinin eridiği vurgulandı. İstihdamda en çok gerilemenin de inşaat sektöründe yaşandığı belirtilen bültende şu bilgiler paylaşıldı:
“Krizle beraber en hızlı istihdam kaybı gösteren sektör inşaat oldu. 2018 Mayıs ayında 2 milyon 28 bin olan inşaat istihdamı 2018 Ağustos ayında ise 1 milyon 972 bine kadar indi. İnşaatta işçilik maliyetlerinin de tüketici fiyatlarının çok altında kaldığı gözleniyor. Temmuz ayı itibariyle son 12 ayda inşaat işçilik maliyetleri yüzde 17 artarken aynı sürede tüketici fiyatlarının yüzde 20’ye yakın artış göstermesi, inşaat çalışanlarının reel gelirlerinde hızlı bir erime yaşandığı gerçeğini de sergiliyor.”
“‘En kötüsü’ henüz yaşanmış değil”
Raporun son bölümünde, inşaat sektöründeki krizin derinleşeceği vurgulanarak AKP şeflerinin ve sermaye sözcülerinin “En kötüsü geride kaldı” iddialarına atıfta bulunuldu. “En kötüsü henüz yaşanmış değil” denilen raporda beklentiler şu şekilde sıralandı:
“Sektörde yeniden hızlanma, ancak yeniden bir iç talep canlanmasına, o da enflasyonun yeniden tek hanelere düşürülmesine, kredi faizlerinin makul oranlara çekilmesine, yabancı sermayenin Türkiye’ye yeniden güven duyup giriş yapmasına, herkesin önünü görebilecek kadar bulutların dağılmasına, kısaca, kriz tünelinin ucunda bir ışık görülmesine bağlı. Bu ise birkaç mevsimi bulacak gibi, ama her şeyden önce AKP rejiminin bir yol haritası bulması ve dibe vurarak kuyudan çıkmaya koyulması gerek. Bu dibe dokunma, ‘En kötüsü geride kaldı’ iddiasına karşın, henüz yaşanmış değil.”