“Saldırıya karşı destansı bir direniş sergilendi”

Muharrem Kurşun, 19 Aralık cezaevi operasyonları sırasında Çankırı Cezaevi’ndeydi. Kurşun, yaşananları anlatırken, “19 Aralık’ta saldırıya karşı destansı bir direniş sergilendi. Bu destansı direnişte biz ölüm orucu direnişçileri ölümüne korunmaya çalışıldı. 19 Aralık’ta kolektif bir direniş sergilendi” diyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Aralık 2022
  • 23:50

“Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen 19 Aralık Cezaevleri Katliamı’nın üzerinden 22 yıl geçti. F Tipi Cezaevlerine geçişi protesto etmek için açlık grevinde olan yüzlerce tutukluya karşı gerçekleştirilen saldırılara 10 binin üzerinde asker ve polis katıldı. 19-22 Aralık tarihleri arasında süren operasyonda gaz ve sinir bombaları kullanıldı. Operasyonlarda 30’u tutuklu olmak üzere 32 kişi katledildi, 600’den fazla kişi ise yaralandı.

“Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen 19 Aralık Katliamı sırasında Çankırı Cezaevi’nde olan Muharrem Kurşun, yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.

“19 Aralık’ta kolektif bir direniş sergilendi”

19 Aralık Katliamı’nda Hasan Güngörmez ve İrfan Ortakçı’nın yaşamını yitirdiği Çankırı Cezaevi’nde olduğunu belirten Muharrem Kurşun, “19 Aralık saldırısını hatırladığımda aklıma ilk gelen, ölüm orucu direnişinde olmayan siper yoldaşlarının, biz ölüm orucu direnişçilerini ölümüne korumaya çalışmalarıydı. İki anı bunu çok net gösteriyor; saldırının ilerleyen saatlerinde gazdan kaynaklı havalandırmaya çıkmıştık. Çatıdan kiremit ve gaz bombaları yağıyordu. Benim ve bir başka ölüm orucu direnişçisinin üzerine ölüm orucu direnişçisi olmayan bir siper yoldaşı kapaklandı. Bedenini bize siper ederken ‘Kusura bakmayın yoldaşlar sizi yeterince koruyamadık’ dedi.
İkinci anı da şöyle; havalandırmadan yine koğuşa geçtik, koğuşun tuvalet kısmı gazdan biraz daha yalıtık olduğu için oraya geçtik. Yine de orası da gaz doluydu. Yanımda 96 ölüm orucu direnişçisi Eyüp Baş vardı. Eyüp’ün elinde bir bez vardı, bezin gazdan koruduğunu düşünemeyiz ama orada gazdan nispeten de olsa korunacak tek şeydi. Eyüp bezi benim ağzıma kapattı yani normal koşullarda refleks olarak kendi ağzına gitmesi gereken eli benim ağzımı kapatıyordu. Eyüp siper yoldaşını ölümüne korumaya çalışıyordu. Kısacası 19 Aralık’ta saldırıya karşı destansı bir direniş sergilendi. Bu destansı direnişte biz ölüm orucu direnişçileri ölümüne korunmaya çalışıldı. 19 Aralık’ta kolektif bir direniş sergilendi”
dedi.

“19 Aralık ve sonrasında devrimci tutsakları teslim alamadılar”

Şu anda cezaevlerinde insan hakları ihlalleri var demenin durumu anlatmaya yetmediğini ifade eden Muharrem Kurşun, şöyle devam etti:

“Çünkü açık bir şekilde insanlık katlediliyor. Hapishaneden gelen her mektupta, başvuruda bu kadarı da olmaz dedirtecek hak ihlalleri ve saldırılar var. Pek çok hasta mahpusun tedavisi engellenerek katledilmeye çalışılıyor. Denizli T Tipinde Akromegali hastası Ekim Polat’ın ameliyat olması gerekiyor, annesi Songül İlker oğlunun tedavisi için oturma eylemi yapıyor ve hala Ekim Polat’ın tedavisi ısrarla engelleniyor. Mehmet Emin Özkan’a gelinen aşamada veda hakkı bile tanınmıyor. Ergin Aktaş, Adli Tıptan “hapiste kalamaz” raporu olmasına rağmen serbest bırakılmıyor. Öte yandan infaz süreleri dolan arkadaşların tahliyeleri, pişmanlık duymamaları gerekçesiyle erteleniyor. Sürgünler hem tutsağa, hem yakınına işkenceye dönüştürülüyor. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar saldırı devam ediyor. Çünkü hücre saldırısı ve tecrit ile devrimcileri teslim almayı hedefliyorlardı. 19 Aralık’ta ve sonrasında devrimci tutsakları teslim alamadılar, alamayacaklar da. Ama dışarıda onlarla güçlü bir dayanışma öremezsek, çok daha fazla bedel ödenecek. Bu yüzden 19 Aralık’ta yaşamını yitirenleri anmanın esas anlamı dışarıda tutsakların sesi olan dayanışmayı örmektir.”

Cihan Berk / PİRHA