Cumhuriyet gazetesinin haberiyle sağlıkta dönüşümün hastanelerdeki sonuçları araştırıldı. Çapa’daki İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi ile İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Okmeydanı ve Şişli Etfal Eğitim Araştırma hastanelerinin polikliniklerini gezerek yapılan araştırma AKP’nin büyük vaatlerle sunduğu dönüşümün gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Devlet ve kamu hastanelerinde sıra bekleyen hastalar, onkoloji başta olmak üzere, ortopedi, kadın doğum, nöroloji, diş, göz ameliyatları ile tahlil ve tetkikler için en erken 3-4 ay sonrasına randevu alabiliyor. Eğer hasta, hastaneden tanıdık birilerini araya sokamıyorsa tahlil sonuçlarının alınması için en az 1-2 ay beklemek zorunda kalıyor.
Poliklinikler, acil servisler ve laboratuvar bölümlerini gezen haber ekibi hasta yoğunluğuna dikkat çekiyor. Bazı bölümlerde uzman hekimlerin yetersizliği hastaların tedavi için uzun süre beklemesine neden oluyor. Acil servislerdeki yoğunluk nedeniyle özellikle Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bazı hastalar sedyeler üzerinde saatlerce bekletiliyor.
Haber için görüşleri alınan emekçiler özellikle tahlil ve tetkik sonuçlarını gösterme sırasında “Tanıdık varsa işin kolay. Tanıdık yoksa işin zor” gibi söylemleri dile getirerek dönüşümün sonuçlarını yansıtıyor. Randevu sistemiyle kuyruklarda beklemeden istediği hastanede tedavi olabilme hakkı kazanan emekçiler ancak tanıdık biri olduğunda daha hızlı işlemlerin yerine geldiğini belirtiyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Osman Öztürk, hastanelerde yaşanan sorunların, AKP’nin 11 yılda sağlık alanında yaptıklarından kaynaklandığını belirterek “Sağlıkta Dönüşüm Programı” sonrasında hekimlerin zorluklarına dikkat çekti. Dönüşüm sonrası getirilen performansa dayalı ödeme nedeniyle bir hastadan istenen tahlil ve tetkiklerin arttığını, birden çok hekime görünmek zorunda kalındığını söyleyen Öztürk, şunları ifade etti: “Sağlık alanında değişimler oldu. Sağlık hizmetine erişim konusunda eskiden yurttaş 4 kez hekime gidiyordu şimdi 8 kez hekime görünüyor. Çünkü hasta ne kadar çok hekime giderse o kadar ücret ödeyecek. Sağlık ticarileşti.”
Üniversite hastanelerinin daha ağır çalışma koşullarında faaliyet yürüttüğüne değinen Öztürk özetle şunları söyledi: “Türkiye’de bu hastaneler ne yazık ki sağlık ocağı gibi kullandırılıyor. Halbuki sağlık hizmetleri basamaklı olmalı. Yani hastalar önce birinci basamak sağlık kurumları olan aile sağlığı merkezlerine gitmeli, orada tedavi edilemeyen hasta daha sonra ikinci ve üçüncü basamak olan devlet ile eğitim ve araştırma hastanelerine gitmeli. Bu, bütün dünyada böyle. Başı ağrıyanı üniversite hastanesine yönlendiriyorlar, sonra da hükümetin başı ağrıyor. Bu durumda üniversitelerde karmaşa oluyor, iş yükü artıyor, insanlara aylar sonrasına gün veriliyor.”