“Sağlıkçılara şiddete karşı teklif yeterli değil”

TTB, sağlıkçılara yönelik şiddete karşı düzenlemeleri içeren teklifin 'yetersiz' olduğunu belirterek, “Teklif sağlıkta şiddete bütünlüklü bakış açısından yoksun” dedi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Mart 2022
  • 23:00

Türk Tabipleri Birliği (TTB), iktidarın Meclis’e sunduğu teklife dair yaptığı açıklamada, teklifin yeterli olmadığını vurguladı.

Meclis’e sunulan teklifle ilgili TTB’nin yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“- Teklifle, Türk Ceza Kanunu’nun 113. maddesine fıkra eklenerek sağlık hizmetlerinin engellenmesi durumunda cezanın altıda bir oranında artırılması öngörülmektedir. Maddede korunan hukuki yarar, hizmetin devamlılığıdır.

- Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesindeki kasten yaralama suçuna eklenecek hüküm ile kadın sağlık çalışanlarına karşı görevleri nedeniyle işlenen suçlarda hem bu fıkra hem de 3359 sayılı yasanın ek 12. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı artırım yapılması öngörülmektedir.

- Halihazırda 3359 sayılı kanunun ek 12. maddesinde yer alan sağlık çalışanlarına yönelik görevleri sırasında ve görevlerinden kaynaklı yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasında sayılacağına dair hüküm asıl düzenleme olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesine alınmaktadır. Maddede tutuklama koşulu olarak yaralama suçunun silahla işlenmesine dair hüküm de kaldırılmaktadır. Maddenin 3. fıkrasına mevcut maddenin eklenmesi ve 3359 sayılı kanunun ek 12. maddesinin ilk fıkrasının yürürlükten kaldırılması teklif edilmektedir. Teklifin genel gerekçesinde hükmün “görünür hale getirilmesinden” söz edilmektedir.”

Mesleki sorumluluk kurulu, malpraktis sorununa çözüm olmak yerine yeni sorunları beraberinde getirecektir

“Kanun teklifindeki bir diğer düzenleme ise malpraktis (Bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı hareketler) konulu soruşturmalarla ilgili oluşturulan Mesleki Sorumluluk Kurulu’dur. TTB’nin malpraktis konusunda da geçmişteki net duruşu devam etmektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın kendi politikasını belirleme yetkisinin elinden alındığı; tıbbi işlemin ne olduğuna Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, geri ödeme yetkisiyle reçete edilebilir olana Sosyal Güvenlik Kurumu’nun karar verdiği bir sağlık hizmeti ortamı söz konusudur. Hekimin mesleki özerkliğinin tümüyle kısıtlanmaya çalışıldığı, sağlık idarecilerinden beklenenin ise sağlık çalışanlarının “ne söylenirse onu yapmalarını” temin etmekten ibaret olduğu bir yapıda; sağlık hizmetinden kaynaklı kusurun bireysel olarak ele alınması, sorunu çözmekten uzaktır. Yapılacak düzenleme ile getirilmek istenen kurul, sistemin koruyucularının kendi kusurlarını görünmez hale getirmesine yol açacaktır. Nüfusundan fazla acil servis başvurusu olan dünyadaki tek ülke olan, yılda 570 milyon başvurunun yapıldığı, kişi başına yılda sağlık kurumlarına başvurunun 10’a yükseldiği Türkiye’de; Mesleki Sorumluluk Kurulu, kimin cezalandırılacağını seçmek ve mevcut davaları ötelemek dışında anlamlı bir çözüm üretemeyecektir. Sağlık hizmetinden kaynaklanan kusurların kamusal olarak karşılanması, nedenlerinin araştırılarak çözüm yöntemlerine yoğunlaşılması gerekmektedir. Oysa getirilen kanun teklifi, malpraktis sorununa çare olmaktan çok yeni sorunları beraberinde getirecektir.

- Teklifle, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Genel Kanunu’nda ek 18. madde ile yapılacak düzenleme ile Sağlık Bakanlığı bünyesinde Mesleki Sorumluluk Kurulu oluşturularak tıbbi işlem ve uygulamalardan kaynaklı suçlar nedeniyle adli soruşturma yapılabilmesi 2547 sayılı yasanın 53. maddesine tabi olanlar dışında tüm sağlık çalışanları yönünden oluşturulan Mesleki Sorumluluk Kurulu’nun iznine bağlanmaktadır.

Kurulun üyeleri Sağlık Bakanı tarafından belirlenen bakan yardımcısı, Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri genel müdürleri veya yardımcıları, profesör veya doçent unvanlı biri dahili biri cerrahi branştan iki hekim olacaktır.

Özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görevli sağlık çalışanları yönünden 4483 sayılı yasanın 5. maddesine göre yapılacak ön incelemede il sağlık müdürü ve yardımcılarının görevlendirilebilmesi sağlanmaktadır. Kurul kararlarına karşı 10 gün içinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açılabilecek, en çok üç ay içinde kesin olarak karar verilecektir. Halihazırda süren davalarda durma kararı verilerek “izin” alınacaktır.

İdare tarafından tazminat ödenmesi durumunda, kamu sağlık çalışanlarına rücu edilip edilmeyeceğine, rücu tutarına ilgilinin görevinin gereklerine aykırı davranmak suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı, kusur durumu göz önüne alınarak kurul tarafından karar verilecektir.

Teklifte, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan ve esasen teşkilat yapısına dair bir değişikliğin 3359 sayılı kanun ile getirilme gerekçesi açıklanmamaktadır. Bunun yanında 663 sayılı KHK’de yer alan Yüksek Sağlık Şurası’nın 703 sayılı KHK ile kaldırılması ve aynı kararnamenin geçici 8. maddesine göre kaldırılan kurulların yetkilerinin Cumhurbaşkanlığı’na veya yetkilendirilecek kurum veya makama devredilmiş sayılacağına dair düzenleme bulunması ayrı bir hukuki karışıklık içermektedir.”