İstanbul Tabip Odası (İTO), 14 Mart Tıp Haftası boyunca sürdürülen beyaz eylemleri değerlendirdiği basın toplantısı düzenledi. Cağaloğlu’nda bulunan meslek örgütünde yapılan açıklama öncesi kısa bir konuşma yapan TTB Merkez Konsey Profesör Dr. Şebnem Korur Fincancı, son aylarda özellikle salgınla birlikte sağlıkta tahribatın hat safhaya ulaştığını belirtti. Fincancı hekimlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına karşı başlattıkları eylemin ve mücadelenin devam ettiğini vurgulayarak şunları dedi:
“Biz ‘Emek bizim, söz bizim’ dedikçe, önlüğümüzün beyazına sahip çıkmak için mücadelemizi büyüttükçe, ne yazık ki bu ülkede hep düşmanlaştırma ve ötekileştirme davranışlarıyla karşı karşıya kaldık. Bu saldırıları asla kabul etmiyor, haklarımızı alan kadar yolumuzda yürümeye devam edeceğimizi ifade etmek istiyoruz”
“Mücadelemize devam edeceğiz”
Basın metnini okuyan TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Çiğdem Arslan şunları ifade etti:
“Bizleri yönet(e)meyenlerin hürmetsizliği her geçen gün o kadar artmıştır ki en sonunda ‘Giderlerse gitsinler’, ‘Gidişleri olsun da dönüşleri olmasın’ dahi diyebilmişlerdir. Bir kez daha bilinmesini isteriz ki; terk etmeyecek kadar değerli gördüğümüz sağlık mücadelesi için en zor şartlarda buradaydık. Bundan sonra da burada olmaya, hakkımızı alıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.”
“Algı yönetimi yapmayın”
Sağlık çalışanlarını değersizleştiren, emeğine hürmetsizlik edenlere en güzel cevabın 14-15 Mart tarihlerinde, yakın tarihin en yoğun katılımlı eylemi ile verildiğini dile getiren Arslan, şöyle dedi:
“Emek bizim söz bizim. Bizleri küçümseyen, hakir görenlerin de haklarımızı eninde sonunda alacağımızın farkında olmasını tavsiye ederiz. Salgında yaptığınız gibi burada da gerçeği yok saymak, görünmez kılmak için algı oyunları yapmayın. Unutmayın; gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Hakikat iki tarafa muhtaçtır; biri onu dillendiren diğeri onu anlayan. Bu durum uzun zamandır hekim, Türk Tabipleri Birliği ve toplum arasında oluşmuştur. G(ö)REV’lerdeki toplum ve hekim katılımı, en güvenilir kurumlar arasında ilk sırayı TTB’nin almasının göstergesidir.”
14 Mart’ta Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakılmasına dahi izin verilmediğini belirten Arslan, sağlıkta şiddetin artık işyerlerinin dışına çıktığını kaydetti. Arslan şunları vurguladı:
“Hocamıza verdiğimiz söz, tüm hekimlere verdiğimiz sözdür; önlüğümüze çamur bulaştıranlara, karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına sahip çıkacağız, mücadelemizi daha da büyüteceğiz”
Göstermelik yasa teklifi
Sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesi ve özlük haklarına ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifinin 16 Mart’ta Meclis’e sunulduğunu hatırlatan Arslan, teklifte Mesleki Sorumluluk Kurulu önerilip, kurulun yapısı ve yetkilerinin tanımlandığını belirterek şunları ifade etti:
“Bu kurulda meslek örgütünün ve uzmanlık derneklerinin yer almaması, kurulun temsiliyet yeteneğini zayıflatan büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda kurulun neredeyse tamamının bakanlık idarecilerinden oluşması, tarafsız bakış açısı konusunda sorunludur ve sağlık çalışanlarının üzerindeki siyasi baskıyı daha da artıracaktır. Türk Tabipleri Birliği ve alanın diğer sağlık emek-meslek örgütlerinin görmezden gelinmesi sonucu, yine etkisi yetersiz olan göstermelik bir yasa teklifi hazırlanmıştır. Cumhurbaşkanı’nın vaatlerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini, gerçekleştirilecekse nasıl gerçekleştirileceğini yakından takip etsek de tüm meslektaşlarımız, sağlık camiası ve toplum bilmelidir ki; sadece geçiştirme ve oyalama olarak gördüğümüz bu vaatler kesinlikle sorunlarımıza çare olmayacaktır.”