Kapitalizmin “sözde” düşmanı, Gezicilerin “kadim dostu”, 9 ayda 51,3 milyar lira ciroya ulaşan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç da darbe karşıtları arasında yerini aldı. “Demokrasinin yılmaz savunucularından” biri olan Koç, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) düzenlediği “Türkiye'ye Güvenenler, Türkiye'de Üretenler” konulu toplantının açılışında yaptığı konuşmada süreci değerlendirdi.
Ali Koç, "Ortaklarımızla beraber ülkemize olan inancımız ve güvenimizi sadece sözde dile getirmiyor, yatırımlarımız ve aksiyonlarımız ile bunun altını dolduruyoruz. Son 5 yılda yaptığımız 30 milyar TL'lik yatırım, ülkemizin geleceğine duyduğumuz güvenin göstergesi” dedi. Geçtiğimiz yıl ülkedeki gelir dağılımı eşitsizliği ve işsizlikten dem vuran açıklamalarıyla gündeme gelmişti. “Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden endişe duyuyorum”. “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir” diyerek kapitalizm karşıtları arasında yerini almıştı. Ancak geçen bir yıllık süre ve 30 milyar TL güvenli hissetmesini sağlamış görünüyor.
“Emperyalist dünya ile ilişkilerde homojen bir tutumla hareket eden ve uzun yıllar boyunca dinci AKP iktidarını blok olarak destekleyen işbirlikçi büyük burjuvazinin tutumunda da artık göze çarpan farklılaşmalar sözkonusudur. AKP iktidarından en iyi biçimde nemalanan, devasa rantlardan büyük paylar kapan ve dahası geniş çaplı bir servet transferi umuduyla hareket eden ve daha çok da yeni türedilerden oluşan bir kesim hala AKP’yi dünkü kararlılıkla desteklemektedir. Fakat özellikle TÜSİAD’da simgelen, emperyalist dünya ile ilişkileri daha köklü olan geleneksel kesimlerin bugünkü tutumunda, özünde emperyalist ve siyonist güçlerin tutumundaki değişime paralel düşen bir farklılaşma vardır. Kuşkusuz onlar için sorun hiç de AKP’nin genel planda emperyalizme ve büyük sermaye çıkarlarına hizmette kusur etmesi değildir. Sorun, AKP’nin bu kusursuz hizmeti kendi özel hesap ve planlarına bağlamasından çıkmaktadır.” (Geçiş Sürecinde sermaye düzeni, www.tkip.org)
Ali Koç ve Ömer Mehmet Koç geçtiğimiz günlerde Tayyip Erdoğan’ın misafirleri olarak Kaçak Saray’a çağrıldılar ve ardından ilk açıklamayı Ali Koç yaptı. Eğitim sisteminin laik olması gerektiğinden, demokrasinin nasıl korunacağına dair uzun uzun konuşan Ali Koç 2023 hedeflerini desteklediklerini ve tüm kesimlerin birleşmeleri gerektiği vurgusunu yaptı.
Bütün konuşması boyunca hükümete övgüler dizen Ali Koç, bütün dönemlere nazaran bu dönemde çok teşvik edildiklerini söylüyor. Aslında Haziran sürecindeki Ali Koç ile metal fırtınasındaki Ali Koç’u karşılaştırmak bile yeterli bir yerde duruyor. Kişilerin ötesinde Ali Koç bir sınıfın en önde gelen temsilcisidir. Söylediği her sözün bir sınıfın çıkarına hizmet etmesi ve böyle okunması gerekmektedir. Söylemleri arasındaki farklılıklar, özde aynı durumu göstermektedir.
"Cumhuriyetimizin 100. yılında dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girme irademizi, iradeyle devam ettirilmesi çok çok önemlidir. 10 olmaz, 12 olur. 11 olur, 13 olur ama bu hedef son derece önemlidir ve hepimizin çorbada tuzu olabilecek bir hedeftir. Ve inşallah da gerçekleşecektir. ...Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan istihdama yönelik, kalıcı ve etkili bir formül için de aynı şekilde tüm kesimlerin bir araya gelmesi önem taşımaktadır."
Dünya ekonomilerini geçmekten bahseden Ali Koç’un Cumhuriyet’inde gelir uçurumu günden güne derinleşiyor, yoksulluk, yoksunluk, sefalet, işsizlik artıyor, enflasyon yükseliyor. AKP döneminde 30 milyonun üstünde insanlar açlık sınırında yaşıyor, milyon dolarlar kazananlar çoğalıyor. Milyonlar açlık sınırında, asgari ücrete tabi, güvenceden yoksun bir şekilde çalışıyor. Özelleştirmeler her geçen hün artıyor, emekçilerin sırtındaki sopa da gün geçtikçe artıyor.
“Fakat darbe girişiminin yarattığı krizi fırsata çeviren yalnızca AKP iktidar değildir. Özellikle TÜSİAD burjuvazisi de kendi yönünden benzer bir çaba içindedir. 7 Haziran sonrasında emperyalist merkezlerle birlikte AKP-CHP bileşenli bir “büyük koalisyon” peşinde idiler. O zamanki hedef Tayyip Erdoğan’ı geri plana itmek ve birikmiş sorunları parlamentoda güçlü bir mutabakatla çözüm yoluna sokmaktı. Şimdi ise darbeye karşı çıkmış olmanın güveniyle ve darbeden sıyrılmış olsa bile zayıflığı açığa çıkmış, bu nedenle de uzlaşmaya açık görünen Tayyip Erdoğan liderliğinde bir “milli mutabakat” durumu yaratmaya çalışıyorlar.” (15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası, Ekim, www.tkip.org)
Onların istediği ve memnun olduğu dönem bizler için ise cehennemin en hararetli zamanını işaret ediyor. “Hepimiz aynı gemideyiz” masalı ve her kesime birlik çağrısı krizi, OHAL’i, darbe olsaydı darbeyi fırsata çevirme çağrısıdır. Biz ise işçi sınıfının General’i Engels’in sesine kulak veriyoruz. “Düşmanların darbeleri önünde eğilip bükülmek yok; birçoklarının yaptığı gibi, ‘inanınız ben zararlı hiçbir şey yapmadım’ diye ağlayıp zırlamak yok. Yumruğa yumrukla karşılık vermek, düşmanın her bir yumruğuna karşı iki üç yumruk atmak: işte bizim taktiğimiz daima böyle olmuştur…”
En güçlü yumruğumuz işçi sınıfının birleşen nasırlı ellerinde var olacak. O zaman iktidara giden yolda Ali Koç gibiler aynı gemi masalını ağızlarına alamayacaklar.
G. Umut