Milli Eğitim Bakanı yüz yüze eğitim için önlemler almak yerine boş vaazlar veriyor

Yüz yüze eğitimin "milli güvenlik meselesi" olduğunu iddia eden sarayın bakanı, bir süre önce Covid-19 nedeniyle kapatılan hiçbir okulun olmadığını iddia etmişti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Eylül 2021
  • 18:15

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, İstanbul'da depreme karşı yenilenen Şile Necda Moralıgil İlk ve Ortaokulu’nun açılış törenine katılarak eğitim alanındaki duruma dair konuşma yaptı. Yüz yüze eğitimin “milli güvenlik meselesi” olduğunu iddia eden sarayın bakanı, bir süre önce Covid-19 nedeniyle kapatılan hiçbir okulun olmadığını iddia etmişti. Oysa virüsün birçok okulda saptandığı ve bazı okullarda eğitime ara verildiği bilgisi basına yansımıştı. Çözüm üretmek yerine gerçeklerin üstünü örtmeye çalışan bu bakanın da, sarayın diğer elemanları gibi, halka yalan söylemekten çekinmediği anlaşılmıştı. 

 MEB Bakanı konuşmasında şunları da söyledi:

"Okulları artık kapalı tutma lüksümüz yok. Okulların yüz yüze eğitime ara vermesinde istediğiniz kadar dijital platformları verimli bir şekilde kullanabilirsiniz ama okul sadece öğretmenin gerçekleştirildiği mekanlar değildir. Öğrencilerimizin Psikososyal gelişimlerini tamamladığı, ortak çalışmalar üretebildiği, sıcak yemeklerin yenildiği, kültür, sanat ve spor aktivitelerinin yapıldığı mekanlar. Dolayısıyla yüz yüze eğitimin yerine ikame edilecek hiçbir mekanizma yoktur. Ama bu, şu demek değildir; dijital platformlardan vazgeçeceğiz. Hayır ama yüz yüze eğitime devam ederken sürekli dijital platformlardan da destek alacağız."  

Bu iddialı ama altı boş sözlerinin devamında ise, okullarda virüsün yayılmasını önlemek için alınması gereken tedbirler hakkında bilgi vermesi gerekirken, rakamlar sıralamakla yetindi. Sarayın bakanı konuşmasının devamında şunları söyledi:

Türkiye'de 18 milyon öğrenci, 1,2 milyon öğretmen, 100 binin üzerinde idari personel ve 150 bin servis şoförü ile rehberlik destek elemanı var. Kabaca 20 milyon insanın varlık alanı bulduğu bir sistemden bahsediyoruz. Bu sistemi yüz yüze eğitime maksimum düzeyde devam ettirebilmek için vaka bazlı, okul bazlı bir yöntemle süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bizim 57 bin 180’i devlet okulu olmak üzere 71 bin 320 okulumuz var. 850 bin dersliğimiz var."

“Milli Güvenlik Meselesi” olarak gördüğü eğitim sisteminin sağlıklı koşullarda yüz yüze devam edebilmesi için gerekli önlemleri almayan iktidar, MEB Bakanı’nın ifade ettiği 20 milyon insanın geleceği ve sağlığını hiçe sayıyor. Bakan, sadece pozitif olan öğrenci veya öğretmenlerin bulunduğu sınıflar bazında harekete geçeceklerini ifade etmişti. Oysa MEB Bakanı’nın sözlerinden de anlaşılacağı gibi, okul ortamları sınıflar bazında izole edilmiş ortamlar değil. Bakanın değimiyle okullar:

Öğrencilerin Psikososyal gelişimlerini tamamladığı, ortak çalışmalar üretebildiği, kültür, sanat ve spor aktivitelerinin yapıldığı mekanlar.”

Yani okullar, doğal olarak eğitimin tüm bileşenlerinin iç içe olduğu ortamlardır. ‘Sınıf bazlı’ alınacak biçimsel “önlemler” ile salgının yayılmasının önüne geçilemez.

Sarayın bakanı, “Yüz yüze eğitimin yerine ikame edilecek hiçbir mekanizma yoktur.” diyor. Eğitim alanına dair gerekli bütçeyi ayırmayanların böyle bir açıklamayı yapması ikiyüzlülükten başka bir şey değil.

AKP-MHP iktidarının resmi açıklamasına göre, Covid-19 salgını, Türkiye’de 2019 Mart’ında görülmeye başladı. Aradan geçen bir buçuk yıl içinde salgın koşullarına uygun sağlıklı bir mekanizma oluşturulup farklı önlemler alınabilirdi. Oysa saray rejimi, okullarda yüz yüze eğitim başlayana kadar hiçbir ciddi çalışma yürütmedi. Kokuşmuş sermaye iktidarı her alanda olduğu gibi eğitim alanında da sınıfta kaldığını kanıtlamış oldu. Yandaş olmayan bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkayanlar, gelinen yerde eğitim alanında büyüyen kaosun önüne geçemiyorlar. Salgın döneminde de toplum sağlığını hiçe sayan iktidar, bu tutum ve politikasını eğitim alanında da sürdürmeye ve on milyonların sağlığını riske atmaya devam ediyor.