Sermaye devletinin ikiyüzlü politikaları her gelişme ile bir kez daha gözler önüne seriliyor. 2010 yılında Siyonistlerin gerçekleştirdiği Mavi Marmara baskının ardından nutuklar atarak timsah gözyaşları döken sermaye devleti, yargısının eliyle önce davayı düşürdü ardından soruşturmalara takipsizlik kararı verdi.
Mavi Marmara baskının ardından “harekete geçen” İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, baskın talimatını veren İsrailli dört üst düzey komutan hakkında 9’ar kez müebbet hapis cezası istemiyle İstanbul 7. Ağır Ceza mahkemesinde dava açmış, kırmızı bülten çıkartılmasına karar vermişti. Ancak, kırmızı bülten kararları Interpol’e gönderilmediği gibi İsrail ve Türkiye arasında imzalanan ve İsrailli yetkili ve vatandaşlarını hukuki ve cezai sorumluluktan muaf tutan maddelerin yer aldığı anlaşma sonrasında dava düşürüldü. Öte yandan saldırıyı gerçekleştiren ve kimlikleri belirlenemeyen İsrailli askerlerle ilgili soruşturma ayrı yürütülmeye devam edildi. Gelinen yerde İsrailli askerlerin soruşturması da aynı anlaşma maddesine dayanılarak takipsizlik kararı ile düşürüldü.
Takipsizlik kararı eline ulaşan, saldırıda yaralanan Zeki Kaya, 260 bin TL tazminat davası açtı. Baskında yakınlarını kaybedenlerin ve baskında yaralananların ise İsrail’den 20 milyon dolar tazminat alan ve davanın muhatabı durumuna gelen Türkiye’ye tazminat davası açması bekleniyor.
İsrail-Türkiye anlaşmasında “konvoy hadisesi”
Mavi Marmara baskının “konvoy hadisesi” tanımıyla yer aldığı anlaşmanın 4. maddesi şöyleydi: “Her halükarda bu anlaşma İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesi ile ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış ve yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.”