Dünyanın dört bir yanında etkili olan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını, halen kontrol altına alınabilmiş değil. Gündemde yerini koruyan salgın, herkesin hayatını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Salgın sürecinde yaşananlar, kapitalizmin insanı hiçe sayan iğrenç bir sistem olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Ekonomiye yansımaları bakımından 1929 buhranına benzeten ekonomistler, salgının devam etmesiyle birlikte yıkımın daha da ağırlaşmasından endişe duyduklarını dile getiriyorlar.
Başından beri bu durumdan etkilenen sektörlerden biri de tekstil oldu. Özellikle hazır giyim firmaları sipariş vermeyi durdurmuş, tedarikçilerin elinde kalan ürünlerin dahi ücretlerini ödememiştir. Tekstil sektörünün yaygın olduğu Türkiye gibi ülkeler, başlangıçta salgının Çin’de olmasını sevinçle karşılamış, bu ülkenin büyük pazarını ele geçirmenin hevesine kapılmışlardı. Fakat hevesleri kursaklarında kaldı. Virüsü kontrol altına almayı başaran Çin normalleşme adımlarına hız verirken, virüsün merkezi Avrupa ülkeleri ile ABD’ye kaymıştır.
Avrupa’da hayatı durma noktasına getiren virüs, medikal malzemelere olan talebin artmasına neden olurken ülkeler bu ihtiyaca cevap veremez duruma düştü ve ithalata başvurdular. Avrupa ülkelerine ihracat söz konusu olunca da Türkiye’deki kapitalistler harekete geçti. Maske başta olmak üzere tekstil medikal ürünlerine artan talebe cevap vermek için tekstil sermayedarları, “bu süreçte stratejik öneme sahip” ürünlerin üretimine geçiş yaptılar.
Büyük giyim tekelleri LC Waikiki, Vakko, İpekyol, Taha Grubu, Şık Makas, Özak Grubu, TYH Tekstil, Colin’s başta olmak üzere yaklaşık 20 firma Türkiye’de maske üretimine başladı. Her koşulda azami kâr peşinde koşan firmalar “insan sağlığı” lafları etmeye başladı. Hazırladıkları kısa reklam filmlerinde “Kâr odaklı değil, insan sağlığını esas aldıklarını, üretimin fedakâr işçiler sayesinde gerçekleştirildiğini” söyleyerek ürettikleri metaları pazarladılar. Üretimin işçilerin fedakarlığıyla yapıldığı bir gerçek olsa da, insan da sağlığı da kapitalist şirketlerin umurunda değil. Ciddi önlemler almadan işçileri çalıştırmaları kapitalist zihniyeti yalın bir şekilde anlatmaya yeter.
Sermaye iktidarının maske beceriksizliği
11 Mart tarihinde Türkiye’de ilk vakanın görülmesi üzerine sermaye iktidarı, birtakım göstermelik önlemler almak zorunda kaldı. Bu önlemler işçi ve emekçileri kaderine terk ederken, sermayedarlara teşvikler sağlamaktan ibaret kaldı. Virüs vesilesiyle ücretsiz izin, telafi ve kısa çalışma gibi esnek çalışma modellerini bir bir hayat geçiren AKP-MHP rejimi kapitalistleri ihya ederken, emekçileri virüsle baş başa bıraktı. Emekçilere maske bile ulaştıramadı.
Maskeler salgından sonra fahiş fiyatlarla satılmaya başladı. Düzen muhalefetinin elinde bulunan belediyelerin ücretsiz maske dağıtmasını baltalayan dinci-faşist rejim maske satışını yasakladı. Halka ücretsiz maske dağıtanlar kolluk kuvvetlerinin saldırısına uğradı. Güya rejim ücretsiz maske dağıtacaktı ama hiç de öyle olmadı. Ücretsiz maske dağıtanlara saldırdılar, maske satışını yasakladılar ama kendileri de maske dağıtamadılar. Yani bu basit sorunu çözmek bir yana, daha da derinleştirdiler. Nitekim 42 gün sonra maske satışı tekrar serbest bırakıldı. Siyasi şova odaklanan AKP-MHP rejimi salgına karşı önlemleri eline yüzüne bulaştırdı. Bu kepazeliğin bedelini ise virüse karşı korumasız kalan halktan insanlar ödedi.
Sermaye iktidarının tekstil firmalarıyla maske anlaşması
Maske satışının yasaklanmasıyla birlikte maske dağıtımı 20 Nisan itibarıyla Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş’den (USHAŞ) alınıp Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Bu arada maske ihracatı yapan firmalara “hibe” şartı getirildi. İhracat yapmak isteyen firmalar, bir adet ihracata karşılık bir adet de bakanlığa hibe vererek ihracat yapabilecek. İhracat yapmak istemeyenler ise Bakanlığa maske satmaya devam edecek.
Tekstil sermayedarları, maliyeti en düşük ve koruyucu olmayan maskeleri iç piyasaya sürerken, ihraç edilen maskeler ise dünya standartlarına uygun şekilde üretilmektedir.
Bilim insanları ve eczacılar telsiz maskelerin sağlık için uygun olmadığını vurgularken, kamu kurumları, eczaneler veya posta aracılığıyla emekçilere ücretsiz dağıtılan maskelerin önemli bölümünün aslında bir şeye yaramadığını söylediler. “Maske burnun üstünde, çenenin altında olmalı. İnsan yüzü farklı olduğu için her maske herkesin yüzüne tam olarak oturmaz. Maske telli olursa yüze oturur ve burun ile elmacık kemikleri arasındaki boşluklar ortadan kalkar. Yani maskenin telli olması en uygunu. Yüze tam oturmayan bir maske kişinin kendisini ya da çevresini koruduğu hissi vereceği için olumsuz yönde etkiler.”
Bilim insanlarının sözlerine kulaklarını tıkayan kapitalistler ve onlara hizmet eden AKP-MHP rejimi maskeyi aksesuardan ibaret görmekteler. “Dostlar alış verişte görsün, yaptım oldu” mantığıyla emekçilerin sağlığını hiçe sayarak kar hırsıyla hareket eden kapitalistler, Türkiye’ye işe yamayan maskeleri layık görüyorlar.
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Tanrıverdi, söz konusu maske yönetmeliğine ilişkin şunları söyledi: “Konfeksiyon dikişiyle dikilen ürünleri iç piyasada tüketiyorduk ama ihraç edilirken o ürünler istenmiyor. Dünya standardı var. Devletin bize örnek olarak verdiği maskelerin üstünde tel olması lazım mesela ama yoktu. Kumaşların da kendilerine göre özellikleri var, Türkiye’de kullanılıyor ama faydalı olmadığı söyleniyor. Aksesuar gibi oldu.”
İhracat yapan kapitalistler örgütünden birinin sarf ettiği bu sözler, iç piyasada kullanılan maskelerin sağlıksız olduğunu itirafıdır. Bu ise, “insan sağlığına” ne “büyük önem” verdiklerini göstermektedir.
Sonuç olarak kapitalistlerin gözünde emekçiler, sadece sömürülecek varlıklardır. Onlar için varsa yoksa kasalarının dolması, pazarlara sahip olmak ve büyümektir. İşçi ve emekçiler ise onlar için değer üreten, büyümelerini sağlayan canlı makinalardır. Kapitalistler için “sadık üreticiler” olduğu sürece, salgın koşullarında dahi sömürü çarkları dönmeye devam ediyor. Türkiye’de “maske” odaklı yaşananlar bunu göstermiştir. Bir yanda salgını fırsata çeviren tekstil kapitalistleri, bir yanda maske bulamayan ya da koruyucu olmayan maskeleri kullanmak zorunda bırakılan emekçiler var. Bu tablonun sorumlusu olan AKP-MHP rejiminin ise tek derdi algı operasyonları ve siyasi şov yapmaktır. İşte yıkılması gereken kapitalist sistemin çıplak gerçeği budur.