Politik tutsaklarla dayanışma günü etkinlikleri çerçevesinde Almanya'nın birçok kentinde olduğu gibi Köln'de de bir eylem gerçekleştirildi.
Eylem, Filistinli tutsaklarla dayanışma örgütü Samidoun, Revolutionärer Jugendbund, Young Struggle, ZORA, AGİF, SKB, TSP ve BİR-KAR tarafından örgütlendi. Eyleme İCOR da destek verdi. Etkinlik öncesi gruplar birkaç kez bir araya gelerek toplantı yapmış, çeşitli etkinlikler örgütlemişti.
Eyleme herkes kendi flama ve pankartlarıyla katıldı. Samidoun, Filistin bayraklarının yanı sıra işgal altındaki Filistin topraklarında Siyonist İsrail devleti tarafından katledilen ancak cenazeleri bugüne değin ailelerine teslim edilmeyen Filistinlilerin resimlerinin olduğu bir sergi hazırlamıştı.
RJ ve BİR-KAR ise süren Engels davalarına dikkat çekti ve etkinlikte Wuppertal'da Engels yürüyüşünde ırkçı polisin vahşi saldırısını protesto eden, toplanma ve gösteri özgürlüğünü savunan şiarların bulunduğu bir pankart açtı.
Eylem, kent merkezinde merkezi tren garının önünde yapılan konuşmalarla başladı. Burada yapılan konuşmalarda tüm ülkelerde hapishanelerde koşulların giderek ağırlaştığına, tecrit koşullarına, uzun hapis cezalarına ve hapishanelerde sistematik işkencelere değinildi.
Yapılan konuşmalarda Almanya hapishanelerinde tutuklu bulunan Türkiye ve Kürdistanlı tutsaklara da vurgu yapıldı. Bunun yanı sıra kendi ülkelerinde mücadele eden devrimcileri, Almanya'da cezalandıran anayasanın 129 A ve B bentleri, Neonaziler sayısız suç işlerken, düzenli olarak mültecilerin sığındıkları konutlara her gün saldırılar gerçekleştirirken blokaj eylemlerine katılan iki antifaşist gencin 4,5 ve 5,5 yıl hapis cezasına mahkum edilmesi protesto edildi.
Ayrıca son yıllarda Almanya’da özellikle devrimci gruplara yönelik saldırıların arttığı, 2021 yılında Almanya’da sıkılaştırılmış eylem yasasını hayata geçirmek için polisin birçok kentte provokasyon yaratarak 1 Mayıs eylemlerine saldırdığı, bunun bir halkasının da Wuppertal’daki Engels yürüyüşü olduğu ve bu saldırılar sonucunda YS, RJ ve KA’dan birçok gencin hala süren davaları olduğu ifade edildi.
Eylemde İran'da Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından başlayan protestolarda tutuklanan binlerce kişinin maruz kaldığı insanlık dışı koşullara değinildi, Amerika'da on yıllardır tutsak edilen Black Panter örgütünden Mumia Abu Jamal, Wikileaks’in kurucusu, casusluk ve gizli bilgileri sızdırmakla suçlandığı ABD'ye iade edilmesi için İngiltere'de tutuklu bulanan Julian Assang, Lützerath'da tekellerin çıkarı uğruna köylerin yok edilerek kömür ocaklarının açılması protesto eylemlerinde gözaltına alınan çevreciler için adelet çağrıları yapıldı.
Ardından yürüyüşe geçildi. Yürüyüşün en önünde “Politik tutsaklara özgürlük!” şiarının yer aldığı bir pankart taşındı. Yürüyüş, Türkiyeli ve Kürdistanlıların işyerlerinin bulunduğu ve yoğun bir kalabalığın olduğu sokaktan geçerken, kitleye yönelik Türkçe konuşmalar yapıldı.
Yürüyüş boyunca 18 Mart'ın anlamı ve politik tutsaklarla dayanışma üzerine kısa konuşmalar yapıldı. "Politik tutsaklara özgürlük!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!", “Hepimiz burda değiliz, daha tutuklular eksik!”, “Vardık, varız, var olacağız, devrim insanlığı kurtaracak!”, “Biz anti kapitalistleriz!”, “Yaşasın Filistin!”, “Filistin, Kürdistan, intifada, serhildan!”, "Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganları coşkulu bir şekilde haykırıldı.
Miting alanına gelindiğinde burada yapılan konuşmaların ardından politik tutsakların seslerinin sokaklara taşınmasının önemi vurgulanarak etkinlik sonlandırıldı.
Miting alanında BİR-KAR adına da bir konuşma yapıldı. Yapılan konuşmada, Türk sermaye devletinin kurulduğu günden itibaren devrimci çizginin işçi sınıfı ile buluşmasından korku duyduğu, 12 Eylül'de sermaye devletinin krizin yükünü işçi sınıfına yıkmak için örgütlü direnişi kırma ve öncülerini yok etme politikası izlediği, '80’li yıllarda cezaevlerinin birer işkencehane ve katliam merkezine dönüştürüldüğü, bu politikanın içeride devrimci öncüleri teslim alarak dışarıda sınıf ve kitle hareketine hakim olmayı hedeflediği, ama zindanların birer direnişin merkezine dönüştüğü, '96 ölüm orucu direnişinin ardından bozguna uğrayan sermaye devletinin F tipi hücre sistemini devreye soktuğu, böylece zindanlardaki direniş kalelerini yıkmak için Ulucanlar'a saldırdığı, Ulucanlar katliamıyla rejimin 19 Aralık katliamının provasını yaptığı ancak hem Ulucanlar hem de 19 Aralık’ta ülke tarihinin en büyük katliamına rağmen devrimcilerin teslim alınamadığı, bugün de mücadelenin cezaevlerinde, sokakta, fabrikalarda ve işyerinde sürdüğü ifade edildi.
Kızıl Bayrak / Köln