Bugünlerde KPSS skandalı üzerinden AKP-MHP rejiminin adam kayırmacılığı, gençlerin geleceğini çalması tartışılıyor. Ortada yağma, talan, mala çökme, yolsuzluk, haraç gibi gayrı-meşru şekilde elde edilen parayla ayakta duran bir rejim var. Bu rejimin varlığı ise, gayrı-meşru para akışının devam etmesine bağlı.
Rejimin bu ucube yapısı, belli mevkilerde olan destekçilerini de angaje ediyor. Beşli çete diye anılan kapitalistler, onlarla ortak olduğu söylenen AKP şefleri, arazi talanından büyük paylar alan saray dalkavukları, üç-beş maaş alan yandaş atanmışlar… Yani tepeden alta doğru bu rejime dahil olan herkes konumuna/mevkisine göre yağma ve talandan pay alıyor. Uyuşturucu silah kaçakçılığı gibi karanlık alanlardan elde edilen paranın büyük olması, rejimin tepesi ile mafya/çete şeflerinin yollarının kesişmesini kaçınılmaz kılıyor.
Sistem o kadar kokuşmuş ki, yolsuzluktan, talandan muaf olan hiçbir kurum kalmamış görünüyor. Kızılay’ın yöneticileri tarafından “yasal” bir şekilde hortumlandığı görülüyor.
BirGün’den İsmail Arı’nın ulaştığı bilgiler, Kızılay’ın bizzat yöneticileri tarafından nasıl hortumlandığını gözler önüne serdi. Aralarında eski bir AKP milletvekilinin de bulunduğu üst düzey yöneticilerin aldık maaşlar 34 bin 740 TL ile 37 bin 519 TL arasında değişiyor. Bazı kişilerin Temmuz ayında aldıkları maaşlar şöyle sıralanıyor:
“Kızılay Yatırım Holding’de CFO (Finansal İşler Müdürü) unvanıyla gören yapan Erdal Dursun 37 bin 519 TL. Kızılay Yatırım Holding’in Pazarlama ve Kurumsal İletişim Başkanı Zeynep Meltem Özeker 37 bin 397 TL. Kızılay’ın İdari ve Mali İşler Genel Müdürü Nurettin Hafızoğlu 34 bin 740 TL. Yönetişim Ofisi Başkanı Şemsi Kamile Canbay 34 bin 740 TL. Kızılay’ın Toplumsal Hizmetler Genel Müdürü Gazi Alataş 34 bin 740 TL.”
Daha alt düzey yöneticilerin aldıkları maaşlar ise 16 bin ila 27 bin TL arasında değişiyor. Bu arada Kızılay’da yönetici olarak görev yapan birçok ismin aynı zamanda şirketlerde yönetim kurulu üyesi olduğu iddia ediliyor. Bu şekilde bazı Kızılay yöneticilerinin ayıca “huzur hakkı” ve bu şekilde çift maaş aldıkları öne sürülüyor.
Asgari ücretin 5.500 TL olduğu Türkiye’de milyonlarca insan açlık sınırının altında kalan bu ücrete mahkum edilmiştir. Hal böyleyken sarayın atadığı yandaş yöneticiler çifte maaşlar, huzur hakkı, yüksek maaşlar adı altında büyük paralar alarak Kızılay’ı ‘yasal’ bir şekilde hortumluyorlar.
Daha önce, bazı zenginlerden alınan haracın ABD’deki dinci kurumlara transferi konusunda Kızılay’ın “aracı kurum” olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Yöneticileri böyle olan bir kurumun kirli işlerde taşeronluk yapması şaşırtıcı değil. Zira Kızılay da olsa yandaşlar için her kurum yağma ve talana sunduğu olanaklar ölçüsünden kıymetlidir. Güya yardım kurumu olan Kızılay’ı kirli işlerde aracı olarak kullanmakla kalmıyorlar, aldıkları yükse maaşlarla da hortumluyorlar. İşçi ve emekçiler örgütlü mücadeleyi yükseltip bu hırsız/talancı düzenden hesap sorana kadar bu soygun çarklarının kırılması mümkün görünmüyor.