Keskin: Acil tahliye edilmeliler!

Gerici-faşist rejimin yaşadığı çıkışsızlığının ürünü olarak dışarıda baskı ve zorbalık her geçen artarken hasta tutsaklar için hapishane koşulları da ağırlaşıyor. Yüzlerce hasta tutsak ATK raporlarına rağmen tahliye edilmezken, sağlığa erişim hakkı da engelleniyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 28 Temmuz 2022
  • 08:20

Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) yönetim kurulu üyesi Fahrettin Keskin’le ölüm orucundaki Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın son durumları ve hasta tutsaklara ilişkin konuştuk...

Kızı Yıldız ve oğlu Ufuk’un 1990’ların sonunda DHKP/C davasından müebbetlik olduğunu belirten Keskin, hasta tutsakların tedavi hakkının engellendiğini vurguladı. İzmir’de Aliağa Şakran 1 No’lu T Tipi’nde kalan Ufuk Keskin’in uzun yıllardır Diabetes Mellütüs TİP 1 (ağır şeker) hastası ve son 10 yıldır da çölyak hastası olduğunu belirten Keskin, oğlunun birbirine zıt iki hastalık nedeniyle hapishane koşullarında beslenmede güçlük çektiğini ifade etti.

“Tedavi bahanelerle engelleniyor”

Hapishanenin gerekli gıdayı temin etmediğini ifade eden Keskin, oğlunun şeker hastalığından kaynaklı dişlerini kaybettiğini şöyle anlattı:

“Son zamanlarda şeker hastalığı dişlerine vuruyor. Ağzında hiç diş kalmadı, 3 dişi kaldı, onlar da sallanıyor. Adalet Bakanlığı, Ceza Tevkifevleri, muhtelif yerlere diş tedavisi görmek için dilekçe verdi. Bir senenin üzerinde diş tedavisine gidemedi. Adalet Bakanlığı ‘Ufuk Keskin’in derhal hastaneye götürülmesi’ üzerine cezaevine yazı gönderiyor. Cezaevi müdürü ‘benzin yok, mazot yok’ bahanesiyle tedavisini engelleniyor.”

Şeker hastalığından kaynaklı hücrede tek kalamayacağını belirten Keskin “Verdiğimiz mücadele ile Ufuk’u yaşattık. Tedavisinin yapılmasını istiyorum” dedi.

Ufuk Keskin’in, Adli Tıp Kurumu’nun vermiş olduğu yüzde 90 oranında raporu olmasına rağmen, hapishanenin gönderdiği hastanede yüzde 48 rapor verildiğini ve bu usulsüzlükle tedavi hakkının engellendiğini anlatan baba Keskin “Yüzde 48 raporu görünce ben iyileştiğini düşündüm, sevindim. Ama bilinçli olarak tahliye etmemek için bu raporu verdiler” dedi.

“Sibel 41, Gökhan 40 kiloya düştü”

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın ölüm orucunda taleplerini sıralayan Keskin şunları ifade etti:

“Hapishanedeki tecritten kaynaklı kitap, dergi vs. verilmiyor. İkisi de bir itirafçının beyanları ile tutuklu bulunuyor. Adil yargılanma hakkı için bedenlerini ölüm orucuna yatırdılar. Acilen tahliye edilmeleri gerekiyor.”

Ölüm orucunu sürdüren Balaç ve Yıldırım’ın sağlık durumlarına ilişkin şunları ifade etti:

“208 günü geçen Sibel 83 kilodan 41 kiloya kadar düştü. 290’lı günleri geçen Gökhan ise 40 kiloya düştü. İkisinin de kalp yetmezliği ve başka hastalıkları var. Gökhan’ın ağzında yaralar çıktı. B1 alımını sürdürüyorlar. Son aşamalara yaklaşıyorlar. Talepleri kabul edilsin, devlet hiçbir somut adım atmadı.”

Geçtiğimiz yıllarda ölüm orucu direnişçilerinin, ölümüne çok kısa bir zaman kala tahliye edildiklerini hatırlatan Keskin, “Hapishanede öldü denmesin diye ölümüne yakın tahliye ediyorlar. Sibel ve Gökhan da böyle olmasın, derhal tahliye edilsin” dedi. 

Hasta tutsak Ali Osman Köse’nin sağlığının iyi olmadığını belirten Keskin, hasta tutsakların durumuna ilişkin şunları ifade etti:

“Hiçbir hasta tutsağın tedavisi yapılmıyor. Benim oğluma kadar nice tutsak var. Yasemin Karadağ, Aysun Akdağ böbrek hastası… Bunların tahliye edilmeleri gerekiyor. 2 bin 200’ün üzerinde hasta tutsağın tedavisi ATK raporlarına rağmen engelleniyor. Devletin adli tıp kurumunun ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen tahliye edilmiyor.”

“Onları mücadelemizle yaşatacağız!”

Ölüm orucunda olan ve hasta tutsakların sesini ulaştırmak için kamuoyuna çağrı yapan Keskin, son olarak şunları söyledi:

“Biz onların sesini duyurmak için elimizden geleni yapıyoruz. Gazetecilerle görüşüyoruz. Görüşmeye devam edeceğiz. Her Çarşamba adliye önünde eylem gerçekleştiriyoruz. Onların taleplerinin kabul edilmesini ve ölmeden tahliye edilmelerini istiyoruz. Hukukun ve adaletin olmadığını biliyoruz ama onları mücadelemizle yaşatacağız.”

 

Kızıl Bayrak / İstanbul