Karayılan: Süreç kritik bir aşamada

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Ekim 2013
  • 12:45

KCK sistemine bağlı Halk Savunma Merkezi (HSM) Komutanı Murat Karayılan, "Süreç kritik bir aşamadadır. Zaten geri çekilme durduruldu. Bu kararı almaya devlet bizi mecbur etti. Sorumlu AKP hükümetidir. Eğer yarın bu süreç bozulursa sorumlu biz değiliz" dedi. Karayılan, ateşkesi bozma gibi bir niyetlerinin olmadığını ancak askeri operasyon yapılması halinde yaşanacak bir çatışmanın bu süreci boza bileceği konusunda uyardı.

Geri çekilme süreci durdurulduktan sonra Kuzey Kürdistan tarafında kalan gerillalara uzun mesafeli telsiz aracılığı ile seslenen HSM Komutanı Murat Karayılan, çözüm sürecinin kritik bir aşamaya geldiğine dikkat çekerek, geri çekilmeyi durdurmaya mecbur edildiklerinin altını çizdi.

Karayılan, çözümün gelişmesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın belirttiği üç maddeye işaret ederek, hareketin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 30 Eylül'de açıklanan paket karşısındaki tutumunu önümüzdeki günlerde bir deklarasyon ile kamuoyuna duyuracağını açıkladı.

 

Birinci aşamada üzerimize düşen görevleri yerine getirdik

Karayılan şunları ifade etti: “Kuzey sahasındaki bütün arkadaşlar Ekim’e kadar geri çekilmeyi bir talimat olarak aldılar. Verilen talimat böyleydi. Sürecin başarısı için üzerimize düşen görevleri yerine getirdik ve süreci devam ettirdik. Biz sürece yaklaşımda samimiydik ve dürüst yaklaştık. Gerçekten Türk devleti halkımızın varlığını ve iradesini kabul etse, inkar siyasetini bıraksa ve Önderliğin başlangıçta bize ve kendilerine gönderdiği mektuptaki çerçeveye göre adım atsaydı biz kalıcı bir çözümü geliştirmek için hazır durumdaydık. Önderliğimiz bu mektubu hem bize hem de Türk devletine göndermişti. Biz kendi içimizde tartıştık; doğrusu kolay karar veremedik. Ama sonuçta katılmaya dair karar aldık. Türk devleti de bu çerçevedeki çözüme katıldığını ifade etti. En azından Önderliğin yanına giden heyet de olumlu cevap verdi. O mektupta çözüm süreci 3 aşama olarak ele alınıyordu; hangi aşamada kim ne yapacak ve kalıcı çözüm nasıl geliştirilecek bunlar belirtiliyordu. Bu mektuba onlar da, biz de 'evet' dedik. Biz birinci aşamada üzerimize düşen görevleri yerine getirdik ve devam ettik. Ama onlar gerekenleri yapmadı ve devlete baktık, hiç o havada değiller.”

 

Güven verici hiçbir adım atılmadı

Karayılan, gerilla güçleri geri çekilirken Türk devleti ve AKP hükümetinin çözüme dönük güven verici hiçbir adım atmadığını belirterek, tersine savaşa hazırlık anlamına gelen pratik uygulamalar geliştirildiğini ve bunun da ciddi kuşkular yarattığını kaydetti.

Eğer geri çekilmenin ağırlaşmasından bahsediliyorsa, bunun temel nedeninin kendileri değil AKP'nin bu uygulamaları olduğunu ifade eden Karayılan şöyle konuştu:  “Doğrudur, devlet tarafı, güçlerimizin dışarı çıkması için imha operasyonlarını durdurdu. Ama bunun dışında hiç bir şey yapmadı. Tersine karakollar, yollar, barajlar yaptı, yeni korucu kadroları açtı.”

Karayılan, devlet ve hükümetin kullandığı üslubun bu süreçte değişmediğini şu sözlerle orta koydu: “Kullandıkları dili de değiştirmediler. Hareketimize karşıtlıkları devam etti, Önderliğimiz üzerindeki tecrit devam etti. Yasa dışı hiçbir davranışı olmayan esir Kürt siyasetçileri serbest bırakılmadı. Peki güven nasıl oluşacak! Yani Türk devleti ve AKP hükümeti, güven veren hiçbir adım atmadığı gibi, tersine kuşku arttırıcı çabalar sergilemiştir. Bu kuşkulu ortamın oluşması çok önemli bir durumdur. Tabi kimse çocuk değil. Buna karşı geri çekilmenin ağırlaşması da doğal bir durumdur.”

 

Devlet adım atsaydı farklı olabilirdi

"Devlet adım atsaydı durum farklı olabilirdi" diyen Karayılan şunları ifade etti: "Ekim’e kadar güçleri çekmek gerçekten çok zor ve zahmetli bir şeydi. Ama Önderlik talep etti; devlet de öyle talep etmiştir. Biz de kendimizi zorlayarak, ‘hızlı bir şekilde bunu yerine getirelim’ dedik. Ama devlet buna ilişkin herhangi bir karar almadı. Geri çekilmemizin herhangi bir yasal zemini yoktu. Meclisin karar alması gerekiyordu fakat karar almadılar. Karar alsaydılar, yollar açılsaydı, onlar da üzerlerine düşen görevleri yerine getirseydiler ve kendi taraflarından adım atsaydılar durum farklı olabilirdi."

 

Kolay mı Dersim ve Karadeniz'den geri çekilmek?

Karayılan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği sürecin başarıya ulaşması için gerilla güçlerinin büyük bir emek ve fedakarlıkla, Dersim ve Karadeniz gibi alanlardan bile çekildiğini söylerken, ancak bu emeğin görülmediğini, Kürt halkının iradesinin tanınmadığını ve Kürtlere köle gözüyle bakıldığını belirtti: “Biz ateşkes ilan ettik ve samimi bir süreç başlatmak istedik. Güçlerimizi çekmeye başladık. Kolay değil; Dersim’den, Karadeniz’den, Toroslar’dan insanlar yola çıkıyor ve Medya Savunma Alanları’na ulaşıyor. Bu başlı başına bir emektir. Hiç bir AKP yetkilisinin konuşmasında bu emeğe saygılı yaklaşım yoktu. Halbuki burada çok büyük bir çözüm çabası var.Yani çözüm için olan her şeyi inkar ediyorlar. Onların zihniyetine göre Kürtler köledir; 'Dersim’den, Karadeniz’den Hewlêr’de kadar yürümüş, ne olmuş! Kürt’tür, yürür' diyorlar. Kolay mı bu kararın gereğini yerine getirmek? Ama Kürtleri insan yerine koymadıkları için bu onların umurunda bile değil.”

 

Erdoğan kendine göre tespitler yapıyor, emeği inkar ediyor

Karayılan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 20’lik bir çekilmenin olduğu iddiasını 'inkar' olarak değerlendirerek şunları dile getirdi: “İnkar ediyorlar. ‘Yüzde 20 çekilmişler’ dediler. Sen nereden biliyorsun çekilmişler ya da çekilmemişler! Nereden biliyorsun ne kadarı Doğu Kürdistan’a çekilmiş ya da başka yerlere gitmiş. Sen sadece Metina’ya gelenleri tespit ediyorsun. Yani kendine göre tespitler ve inkarcılık yapıyorlar. Zaten Kürtleri ve Kürdistan’ı inkar ediyorlar; Kürt insanının emeğini inkar ediyorlar; Kürtlerin Önderini de inkar ediyorlar.”

 

Yol temizliği yapılmadı

Çözüm süreci için belirtilen yol temizliğinin yapılmadığını belirten Karayılan Terörle Mücadele Yasası (TMK) ve Öcalan’ın şartlarının değişmediğini vurgulayarak zihniyet değişiminin gereğini şöyle ifade etti: “Bu Terörle Mücadele Yasası, terörle mücadele yasası değil Kürtlere karşıtlık yasasıdır. Bu sürecin gelişmesi için üzerine sorumluluk almış birinci kişi Önder Apo’dur. Onun üzerinde bile tecrit devam ediyor; avukatları bile kendisiyle görüşemiyor. Devletin Kürt sorununda gerçekten ne düşündüğü ve nasıl bir zihniyet taşıdığı bu süreçte açığa çıktı. Bu süreçte belki bazı devlet kademelerinde belli düzeyde bir değişim olmuş olabilir ama AKP hükümetinin zihniyetinde sorunun çözümüne dönük değişimin pek yaşanmadığını görüyoruz.”

 

Çözüm süreci kritik aşamada

Murat Karayılan, çözüm sürecinin kritik bir aşamaya geldiğine ve geri çekilmeyi durdurmaya mecbur edildiklerine dikkat çekerek çözümün gelişmesi için Öcalan’ın sürece ilişkin çizdiği yeni çerçeveye işaret etti. Karayılan şöyle dedi: “Süreç kritik bir aşamadadır. Zaten geri çekilme durduruldu. Bu kararı almaya devlet bizi mecbur etti. Sorumlu AKP hükümetidir. Eğer yarın bu süreç bozulursa sorumlu biz değiliz. Çözümün gelişmesi için Önderlik bir kez daha bir çerçeve önerdi. Bu çerçeveye göre, öncelikle diyalog süreci müzakereye dönüşmeli, görüşmeler bu temelde yeni bir formatla sürdürülmelidir. Bununla birlikte 3 başlık halinde şunları ifade etti: Birincisi, bundan sonra görüşmelerde bağımsız, gözlemci bir tarafın da olması gereklidir. Müzakerede kararlaştırılanları kim yerine getirmezse onları uyaran bir güç lazımdır. İkincisi, sorunun çözümü için gerekli yasal ve anayasal değişimler geliştirilmelidir. Ve sonuncusu da görüşme sürecinin başarısı için Önderliğin koşullarının değişmesi gerekmektedir. Bu üç önemli konuda adım atılır ise süreç ilerleyebilir. Aksi durumda süreç tümüyle tıkanma noktasına gelir.”

 

Paket çözüm sürecini boşa çıkartma paketidir

Karayılan, Erdoğan’ın "Demokratikleşme Paketi"nin pazarlık sonucunda oluşmadığı açıklamasına “Zaten bu paket çözüm paketi değildir” cevabını vererek şunlara dikkat çekti: “Erdoğan diyor ki, ‘bu paket kimsenin talebi üzerine yapılmamıştır.’ Zaten bu paket çözüm paketi değil, çözüm sürecini boşa çıkartma paketidir. Bu paket onların zihniyetini ele vermiştir. Onların zihniyetinde çözüm olmadığı açığa çıkmıştır. Onların zihniyetinde Kürtlerin kabulünün olmadığı açığa çıkmıştır. Kürtleri hazmedememişler. Kürtlerin adını bile söylemek istemiyorlar. Mesela Erdoğan bu paket üzerine 45 dakika konuştu, konuşmasında bir kez bile Kürt kelimesi geçmedi. Biz bu zihniyeti 90 yıldır tanıyoruz. Kürt demiyor ve Kürtlerin doğal haklarını tanımıyor. Bu herkes tarafından bir kez daha görüldü.”

 

Yasal ve anayasal adımlar atılmalı

Çözüm sürecinin ilerlemesi için yasal ve anayasal adımların atılması gerektiğini belirten Karayılan tek taraflı paketlerle çözümün olamayacağını şu sözlerle ortaya koydu: “Bundan sonra hükümet çözüm için yasal ve anayasal adımlar atmalı. Kürt sorunu ayak üstü oluşturulmuş paketlerle tek taraflı çözülemez. Bu şekilde olan paketler boştur. Kürt sorununda devlet yasaları değiştirmeli ve anayasal bir çözüm getirmeli.”

Karayılan var olan zihniyetle çözüm gelişmesinin imkansız olduğunun altını çizerken, anadilde eğitimin vazgeçilmez bir şart olduğunu söyledi: “Kürdistan’da anadilde eğitim hakkı olmazsa ve devlet iki dilli olmazsa nasıl çözüm olacak? Eğer Kürt dili üzerindeki yasaklar devam ederse nasıl çözüm olur ki? Önderlik başta olmak üzere, soykırıma karşı direnen, insanlık mücadelesini yürüten herkes özgür olmazsa çözüm nasıl gelişecek? Eğer Kürt halkı kendi kendini yönetmezse, şehirlerini kendisi yönetmezse nasıl çözüm olacak? Çok açık ki, Türk devletinde zihniyet düzeyinde temel değişiklikler yaşanması gerekiyor. Çözüm ancak böyle olur. Bu olmadan olmaz. Peki bunlar şimdi devlette ve AKP hükümetinde var mıdır? Hayır. O zaman bu zihniyetle çözüm olmaz. Çözüm ancak zihniyetin değişimiyle olabilir. Kürt halkının kabul edilmesiyle olabilir. Kürt halkının inkarı büyük bir haksızlıktır. Bu inkar kalkmalıdır. Bu hakları gasp etmekten vazgeçmelidirler. Çözüm ancak böyle gelişebilir.”

 

Hareketin tutumu bir deklarasyonla açıklanacak

Karayılan ilerleyen günlerde Kürt Özgürlük Hareketi’nin tutumunun bir deklarasyonla açıklanacağını belirterek şunları dile getirdi: "Birkaç gün daha durum izlenecektir. Bazıları diyor ki, 'tartışmak istiyorlar, Öcalan’dan haber bekliyorlar.' Öyle değil; biz, önümüzdeki yakın günler içinde devlet ne yapacak onu öğrenmek istiyoruz. Çünkü bazı uyarılar yapıldı. Önümüzdeki günler içinde bu konuda elbette gerekli tartışmalar yapılır ve bir deklarasyonla hareketimizin tutumu açıklanır. Görünüyor ki eğer devlet ve hükümet çözüm için gerekli yasaları ilan etmezse, o zaman biz kendi yasalarımızı ilan edeceğiz. Şimdi yaşanan süreç bu noktaya gelmektedir. Bu nedenle içinde bulunduğumuz günler süreç açısından önemli günlerdir."

 

El Kaide ve Türkiye arasında danışıklı dövüş var

Karayılan çözüm süreci için yaptıkları ateşkes ilanına karşı Türkiye’nin Rojava’ya karşı girdiği dolaylı savaşa dikkat çekerek El Nusra çetesiyle Türkiye’nin ilişkilerine vurgu yaptı. Karayılan şöyle konuştu:

“Biz ateşkes ilan ettik, onlar da Rojava Kürdistan'ına karşı savaş ilan ettiler. Bazı silahlı çeteleri örgütleyerek ve yönlendirerek Rojava'da savaşı geliştirdiler. Biz, El Nusra vb. silahlı çete gruplarının nerede ve nasıl kurulduğunu biliyoruz. Türk devleti, onların yoluyla savaş ilan etti. Çünkü orada Kürt halkının halk olmaktan kaynaklı doğal haklarına kavuşmasını istemiyorlar. Şuanda bütün Suriye halkı kendi şehirlerinin denetimini ele geçirme sürecine girdi; Kürt halkı da orada böyle yapmış durumda. Halkımız Kürdistan şehirlerinde kendi sistemini kurmak istiyor ama AKP hükümeti buna karşı tutum aldı ve bir yıldan fazla zamandır bu halk devrimini boğmak için her türlü yolu denedi. Bu çabaları halen de devam etmektedir.”

El Kaide'nin Reyhanlı saldırısını üstlendiği iddiasının El Kaide ile Türk devleti arasında danışıklı bir dövüş olduğunu söyleyen Karayılan şunları ifade etti: “Kaç gündür El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne karşı açıklama yapıyorlar. Çünkü artık bu yükü kaldıramıyorlar. Gerçekten AKP, El Nusra Cephesi’yle pratikte ilişkisini kesecek mi, kesmeyecek mi? Biz buna inanmıyoruz. Resmi olarak koparmış gibi görünebilirler ama bazı devlet kademeleri ilişkilerini sürdürecektir. Çünkü onların Türkiye’de ağırlıkları, kadroları ve yerleri var. İlişkilerinin tamamen kopmuş olduğunu herkese göstermek için El Kaide'nin bir kolu Reyhanlı olayını üstlendi. Açık ki bu danışıklı bir dövüş durumudur. Belli ki bundan haberi olmayan Hatay Emniyet Müdürlüğü, 'hayır bunlar yapmamış, filankesler yapmış' diye açıklama yaptı. Çünkü kendileri yapmadığı halde dünya kamuoyuna AKP ile El Kaide'nin ilişkisi olmadığını göstermek için daha önce yapılmış olan bu olayı üstlendiler. Gerçekte ise yapmamış olmaları büyük bir ihtimaldir. Buradan da samimiyetin olmadığı anlaşılıyor. Gerçekten El Nusra’ya karşı bir tutum alma yoktur; sadece resmiyette böyle bir görüntü veriliyor. Çünkü biz biliyoruz ki, şu an birçok çatışma bölgesinde Türk devlet yetkilileri bu kesimlere doğrudan destek sunmaktadır. Türk devletinin desteği olmazsa, El Nusra ve Irak-Şam İslam Devleti bir hafta bile Rojava Kürtleri’ne ve YPG’ye karşı savaşamazlar.”

 

Rojava'da gerçek anlamda bir halk savaşı yürütülüyor

Karayılan, YPG’nin Rojava’daki direnişini Halk Savunma Merkezi adına selamlayıp HPG’nin Rojava’ya gittiği söylentilerini yalanladı. Karayılan, bu iddiaların YPG’nin başarısına gölge düşürmek için ortaya atıldığını söylerken, YPG’nin Rojavalı gençlerden oluştuğunu ve orada gerçek anlamda bir halk savaşının yürütüldüğünü belirtti: "Batı Kürdistan’da YPG’nin yükseltmiş olduğu ve geliştirdiği direniş yeni bir tarihin yazımıdır. Çok kahramanca bir direniştir. Çok onurlu ve değerli bir duruştur. Halk Savunma Merkezi Komutanlığı olarak kendilerini selamlıyoruz ve kutluyoruz. Onların direnişi gönülden bir direniştir. Ama kimi kesimler bu direnişi öyle gösteriyor ki sanki biz gitmişiz de orada savaşıyoruz. Hayır. Gücümüzün nerede olduğu bellidir; basın da gelip görebilir. Öyle bir şey yoktur. Rojava halkımızın kendi örgütsel temelleri eskiden beri vardır; tecrübeleri vardır; kendileri kendilerine yetebilir ve yetiyor da. HPG’nin oraya gittiği söylemi doğru değildir. Bunu, yenilgilerinin üzerini kapatmak için söylüyorlar. Bunu kendilerine gerekçe yapıyorlar. Batı Kürdistan halkının değerli evlatları kendileri örgütlenmişler ve topraklarını koruyorlar. Bir diğer konu ise orada sadece YPG değil, tüm halk savaşıyor. Gerçek anlamda bir halk savaşı vardır orada. Halkın bu iradeleşmesi karşısında Türk devletinin çabaları ve tüm saldırgan çeteci örgütler yenilmişlerdir."

 

Ateşkesi bozma niyetimiz yok

Karayılan konuşmasının sonunda ateşkesi bozma gibi bir niyetlerinin olmadığını fakat devletin operasyonlar yapması halinde yaşanacak bir çatışmanın ateşkes sürecini bozabileceğini ifade etti.

Kuzey güçlerine ‘her ihtimale hazır olmaları’ talimatını veren Karayılan, şöyle dedi:  “Süreç hassas bir noktaya ulaşmış durumdadır. Belirttiğimiz gibi devlet ateşkesi bozmazsa biz bozan olmayacağız. Ancak birkaç gündür devlet operasyonlar yapmakta. Bu operasyonlarda arkadaşlarla karşılaşma olur ve çatışma yaşanırsa tabii ki süreç bozulur. Çünkü biz daha başlangıçta ‘eğer operasyonlar olursa süreç sona erer’ demiştik. Bunu 25 Nisan günü yaptığımız basın toplantısında ben kendim dile getirdim. Bu, sürecin bir şartıdır. Yani devlet güçleri operasyon yaparsa, çatışma ve kayıplar yaşanırsa, süreç son bulur. Biz kendi açımızdan böyle bir şeyi düşünmüyoruz ama devleti bilmiyoruz. Bu nedenle tüm arkadaşlar ateşkesin devam etmesi için hassas yaklaşmalıdırlar. Bu bir. İkinci olarak ise ateşkes tek değil iki taraflıdır. Diğer tarafın bozması mümkündür. Bu yönü de düşünülerek arkadaşlar her ihtimale hazırlıklı olmalıdır. Yani biz devam etmeyi esas alıyoruz ama karşı tarafın esas alıp almayacağını bilmiyoruz. Bunun için bütün gücümüzün her ihtimale hazır olması gerekmektedir.”

ANF / 07.10.13