‘Cezasızlık’ politikasının bir örneği de 7 köylüyü katleden JİTEM’cilerin soruşturulmasına yönelik takipsizlik kararı verilmesi oldu. Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Çelik (Çêlik) Mahallesi’nde yaşayan 7 köylünün 3 Temmuz 1993’te katledilmelerine dair 2013 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında başlatılıp, Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülen soruşturmada 7 yıl sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildi.
Katledilen ve köyleri yakılan Ahmet Kavakçıoğlu, Mehmet Kavaçıoğlu, Alaattin Acar, Fahrettin Acar, Mahmut Erol, Süleyman Erol ve Zülfer Akkurt’un yakınları, JİTEM tarafından 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere dair soruşturmalar başlatılması üzerine 1 Kasım 2013’te Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu.
Öldürülenler, yakılan köyler somut görülmedi
Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal’ın haberine göre, dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında “Birden fazla kişiyi kasten öldürme” suçu kapsamında başlatılan soruşturma dosyası, özel yetkili mahkeme ve savcılıkların kaldırılması ile 2014 yılında Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. İlçe Jandarma Komutanı Tapan’ın ifadesini alan Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.
Tapan hakkında “FETÖ Terör Örgütü tarafından 2009 yılında Ergenekon terör örgütüne üye olmak, örgütte aktif olarak görev yapmak iddiaları ile soruşturma başlatıldığı” değerlendirmesinde bulunan Başsavcılık, öldürülen kişileri ise “PKK’li milisler” olarak tanımlayıp, yakınlarının ifadelerinin soyut olduğunu savundu.
Yine köydeki hayvanların rastgele taranması ve köyün yakılmasının iddia boyutunda kaldığı ve delil olmadığını savunan savcılık, olayın yaşandığı tarihte köylülerin şikayetçi olmamalarını da gerekçe olarak sundu.
6 yılda tek işlem yapılmadı
Başsavcılığın aldığı kararı ve gerekçelerini değerlendiren dosya avukatı Erdal Kuzu, Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6 yıldır dosya ile ilgili tek bir işlem dahi yapmadığını belirtti. Kuzu, “Başsavcılık 6 yıldır dosyanın aydınlatılması, faillerin ortaya çıkarılması ya da orada nelerin yaşandığına dair herhangi bir işlem yapmaksızın zaman aşımı gerekçesi ile dosyayı düşürdü” dedi.
Dargeçit’in 90’lı yıllarda en fazla gözaltında kaybettirilme vakalarının yaşandığı yerler arasında olduğunu ve Dargeçit JİTEM Davası’nın halen Adıyaman 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ettiğini hatırlatan Kuzu, Çelik köyünde öldürülen 7 köylünün görülen bu dosyadaki olaylarla benzer olduğunu kaydetti.
Ne keşif yapıldı ne ifade alındı
İşlenen cinayetlere dair etkin ve adil bir soruşturma talep ettiklerini söyleyen Kuzu, “Devlet adına hareket eden görevlilerin yargılandığı bütün dosyalarda olduğu gibi yine bir cezasızlık zırhlı ile karşı karşıya kaldık. Soruşturma savcısı 6 yıldır dosyayı bekleterek, hiçbir şikayetçinin beyanına başvurmayarak, olay yerinde keşif yapmayarak, köye operasyona giden hiçbir görevlinin ifadesini almayarak, bu cezasızlık politikasına katkı sundu. Yıllardır bir metot haline gelen cezasızlık politikasının yeni örneklerinden bir tanesidir. 7 sivil köylünün öldürülmesi nereden bakarsanız bakın soruşturma savcısı tarafından adil ve etkin bir şekilde soruşturulması gereken bir olaydır” ifadelerini kullandı.
Sivil köylülerin yaşam haklarının devlet görevlileri tarafından ihlal edildiğinin açığa çıkmasına rağmen cezasızlık politikasının sürdürüldüğünü vurgulayan Kuzu, suça karışan devlet görevlilerinin yargılanmasının önüne duvar örüldüğünü söyledi.
Deliller Ilısu barajıyla suya gömüldü
Av. Kuzu, cinayetlerin işlendiği Çelik mahallesinin Ilısu Barajı’nın suları altında kalması üzerinde de durdu. Ilısu Barajı’nın doğaya ve tarihe verdiği zararın yanı sıra 90’lı yılların soruşturmalarına da olumsuz etkilerinin olduğunu dile getiren Kuzu, savcının 6 yıl boyunca köyün sular altında kalacağını bilmesine rağmen keşif yapmadığını, delil toplamadığını ve öldürülen yurttaşların mezarlarını açtırmadığını ifade etti. Kuzu, “Ilısu Barajı insanlığa karşı işlenmiş suçu da ortadan kaldırdı ya da buna ilişkin delilleri bir anlamda kendisiyle suya gömdü. Olayın yaşandığı mahallenin savcılık tarafından görülmesi gerekiyordu, delillerin orada toplanması gerekiyordu. Ama bu yapılmadı” diye belirtti.
Soruşturmaya etnik bir bakış açısı ile yaklaşıldığını da söyleyen Kuzu, kovuşturmaya yer yok kararına ilişkin Midyat Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunduklarını, olayın insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında olması gerektiğini ve bu nedenle zamanaşımına uğrayamayacağını kaydetti.
Yaşananlar bir bütün incelenmeli
90’lı yılların yakıcılığına değinen Kuzu, Mardin’de nereye el atılsa bir yargısız infaz ile karşılaştıklarını belirterek, yaşananların bir bütün halinde Meclis ve farklı organizasyonlar tarafından incelenmesi gerektiğini söyledi. Öldürülen isimlerin faillerinin ortaya çıkarılmasının istenmesinin en doğal hak olduğunu belirten Kuzu, hukuksal mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.