İşkenceyle suçlanan polislerin tuttuğu tutanakla açılan davada karşı tarafın avukatları hapis cezası aldı.
Gazete Duvar’dan Deniz Tekin’in haberine göre, hapis cezalarına neden olan olaylar zinciri Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne 18 Ağustos 2016 tarihinde bomba yüklü araçla yapılan saldırıyla başladı. 3 polisin öldüğü, 110’u polis 217 kişinin yaralandığı saldırıyla ilgisi olduğu iddiasıyla Elazığ’da tutuklanan Metin Benice gözaltında verdiği ifadeyi mahkemede reddetti. Okuma yazmasının olmadığını, gözaltında tutulduğu 1 aylık sürede ifadesinin baskı ve işkence altında alındığını söyleyen Benice’nin ifadesi üzerine olaydan 7 ay sonra Diyarbakır’da gözaltına alınan ve halen tutuklu olan Mehmet Camik ve Ferzende Yüksel ise soruşturmanın yürütüldüğü Elazığ’a götürülmek üzere Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nden gelen 7 kişilik polis ekibine 3 Nisan 2017’de teslim edildi.
Diyarbakır’dan Elazığ’a kadar işkence
Yüksel ve Camik, gözaltında tutuldukları Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nde 4 Nisan 2017’de kendileriyle görüşen avukatları Lezgin Ahmet Baybaşin ve Cafer Koluman’a Diyarbakır’dan Elazığ’a getirilene kadar yaşadıklarını anlattı. Yol boyunca polislerin işkence, hakaret ve kötü muamelesine maruz kaldıklarını belirten Yüksel ve Camik, elleri arkadan ters kelepçelenerek kafalarının Hazar Gölü’ne sokularak boğmaya çalışıldıklarını, boş araziye götürülerek silahla tehdit edildiklerini, Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nde kaba dayak ve şiddete maruz kaldıklarını, aç ve susuz bırakıldıklarını söylediler. Ferzende Yüksel, daha sonra mahkemede verdiği ifadesinde de yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Diyarbakır’dan Elazığ’a gelene kadar her türlü tehdit ve işkenceye maruz kaldım, suyun kenarında boğup ıslattılar. Emniyette de benzer uygulamalara, tehditlere, işkencelere, şantajlara maruz kaldım. Eşim üzerinden bana baskı yaptılar. Yapmadığım bir şeyi kabul etmem mümkün değildir.”
“Kelepçeliyken kendisini yaraladı”
Polisin 4 Nisan 2017’de hazırladığı “olay tutanağı”nda yer gösterme işlemi sırasında kendisini yaraladığı iddia edilen Mehmet Camik içinse şu ifadelere yer verildi:
“Mollakendi isimli yerleşim yerinin üst kısmı olan yeri tanıyıp tanımadığı kendisine gösterildiği esnada aniden agresifleşerek ‘ben terörist değilim, bana neden kelepçe takıyorsunuz. 6 gündür gözaltındayım, ben suçsuzum beni bırakın’ diyerek bağırmaya ve sonrasında kendisini sağa sola savurmaya, yerlere atmaya başladığı, şahsa defaten sakin olması gerektiğinin söylenmesine rağmen şahıs daha da hiddetlenerek kelepçeli olan ellerini yumruk haline getirerek dizlerine vurmaya başladığı. Kollarından tutularak sakinleştirilmeye çalışıldığında daha da hiddetlenerek yerinden kalkmaya çalışarak bacaklarını ve vücudunu sağa sola sallamaya ve zırhlı aracın oturak kısmının olduğu demirlere vurmaya başladığı, ayağa kalkmaya çalıştığı esnada zırhlı aracın çevre kamera sisteminin kontrol kumandasının bağlı olduğu hareketli metal aparata sağ bacağının iç kısmını defalarca vurduğu tespit edildi.”
HSK’ye şikayet
Avukat Koluman ve Baybaşin de iddialarını tutanak altına aldıktan sonra can güvenliğinden endişelendikleri müvekkillerinin durumu için soruşturma savcısı ve Elazığ Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşme talebinde bulundu. Ancak avukatların bu talebi farklı gerekçelerle reddedildi. Bu girişimlerden sonuç alamayan avukatlar, Elazığ Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli polisler hakkında “işkence” suçu işledikleri iddiasıyla Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, delillerin karartılmasının önüne geçilmesi için Camik ve Yüksel’in muayene edilerek bağımsız rapor aldırılmasını istedi. 17 Nisan’da tutuklanan Camik ve Yüksel ise hem savcılık hem de hakimlik ifadelerinde kendilerine işkence yapıldığını söyledi. Avukatlar, kendileriyle görüşmeyen soruşturma savcısı, dönemin Elazığ Cumhuriyet Başsavcısı ile müvekkillerinin sorgusu sırasında polislerin salonda kalmasına izin veren ve avukatların beyanlarını tutanağa geçirmeyen Sulh Ceza Hakimi’ni “görevlerinin gereklerine aykırı hareket ettiklerini”, “tarafsızlıklarını ve bağımsızlıklarını yitirdikleri” gerekçesiyle Hakim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikayet etti. Ancak, HSK Birinci Dairesi 2018 yılında verdiği kararda, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi üyeliğine atanan savcı M.G. ile Elazığ Hakimi C.A. hakkında yapılan şikayetlerin “işleme konulmaması” kararını verdi.
Kararı HSK’ye şikâyet edilen hâkim inceledi
Avukatların suç duyurusu üzerine başlattıkları soruşturmayı 1 ay gibi kısa sürede tamamlayan Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığı, avukatlar ve mağdurların işkence ve kötü muameleye ilişkin şikâyetlerinin ‘soyut’ olduğunu ileri sürerek, Elâzığ Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü’nde görevli polisler hakkında takipsizlik kararı verdi. Savcılık, polislerin ve mağdurların ifadesini almadan verdiği takipsizlik kararında, müşteki Ferzende Yüksel’in adli tıp raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığını belirtti. Müşteki, Camik’in 4 Nisan 2017’de yapılan yer gösterme sırasında bindirildiği zırhlı araçta “kendisini yaraladığı” için vücudunun sağ diz arkasındaki bölgede 6.5 CM’lik ekimoz, sağ uyluk kısmında ise 7.6 cm’lik ekimoz tespit edildiği, yaralanmanın basit ve tıbbi müdahale ile giderilebilecek olduğu iddia edildi.
Avukatlar, müvekkillerinin beyanlarına göre raporları düzenleyen doktorların polisin baskı ve tehditlerine maruz kaldığını, şüpheli olan polislerin ise kimliğinin tespit edilerek ifadelerinin alınmadığını, araştırılması gereken hususlar araştırılmadan dosyanın kapatıldığını belirterek, takipsizlik kararına itiraz etti. İtirazı Yüksel ve Camik hakkında tutuklama kararı veren ve avukatların HSK’ye şikâyet ettiği Elazığ 1 Sulh Ceza Hakimi C.A. değerlendirdi ve takipsizlik kararında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle reddetti.
Şikâyet ettikleri polisler tutanak tuttu
Takipsizlik kararının kesinleşmesinin hemen ardından Elazığ Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, işkence suçundan kendileri hakkında suç duyurusunda bulunan avukatlar Cafer Koluman ve Lezgin Ahmet Baybaşin’in sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları hiçbir şikayet ve soruşturma kararı olmadan açık kaynak araştırması adı altında soruşturarak, araştırma tutanağı hazırladı.
Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı, polisin araştırma tutanağında suç unsuru olarak değerlendirdiği paylaşımlarla ilgili başlattığı soruşturma dosyası için görevsizlik kararı vererek Diyarbakır’a gönderdi. Avukatlar, kendileri hakkında soruşturma açıldığını polisin kendilerini ifadeye çağırmasıyla öğrendi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da Lezgin Ahmet Baybaşin ve Cafer Koluman hakkında 3 ayrı suçlama nedeniyle iddianame hazırladı. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2019’da görülen davada Baybaşin “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı, cezası ertelendi. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, aynı suçtan Avukat Cafer Koluman’a da 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası vererek erteledi. Diyarbakır 9. Asliye Ceza Mahkemesi ise 2020 yılında açıkladığı kararında, Koluman’a “Cumhurbaşkanına hakaret”, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından 11’er ay 20 gün olmak üzere toplam 1 yıl 11 ay 10 hapis cezası vererek, cezasını erteledi.
Mahkeme kararı AYM’ye taşındı
Avukatlar, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen deliller üzerinden düşünce ve ifade özgürlüğü haklarının ihlal edilerek ceza verildiği gerekçesiyle yaptığı itirazların reddedilmesi üzerine, kararları Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı.
“OHAL vardı, doktorlar emniyete çağrılıyordu”
Hakkındaki 3 ayrı suçlama nedeniyle toplam 3 yıl 6 ay hapis cezası alan Avukat Cafer Koluman, müvekkillerinin Elazığ’a götürüleceği haberini aldıklarında işkence göreceklerini hissettiklerini, bu nedenle onları teslim almaya gelen polislerle görüşerek avukatları olduklarını söylediklerini belirtti. Koluman, “Bir gün sonra görüştüğümüz müvekkilim bana ‘bizi berbat ettiler ve çok kötü vurdular’ dedi. Özelikle yüzlerinde darp izi yoktu. Sırt, bacak bölgesinde elbisenin altında görünmeyecek şekilde darp edilmişlerdi. İşkence görmelerine rağmen darp cebir izinin olduğu tek bir rapora ulaştık. Çünkü o dönemde OHAL vardı, doktorlar emniyete çağrılıyordu. Doktor ya tarafsız davranmıyordu ya da ideolojik düşüncesinden kaynaklı bu olaya dahil olmak istemedi” dedi.
“İşkencenin karşısında duracağız”
Polislerin “intikam alma” amacıyla hareket ettiğini kaydeden Koluman, “CMK’ye göre hakkınızda bir soruşturma açılması için ya suçüstü hali olacak ya ihbar ya da şikayet olacak ancak burada bunların hiçbiri yok. İşkenceyi dillendirdiğimiz için, onları şikayet ettiğimiz için bunu yaptılar. ‘Bunların ceza alması için nerede bir suç unsuru buluruz’ diye araştırma yapmışlar. Sosyal medya hesabımıza girerek 5-6 yıllık geçmişe yönelik bütün paylaşımları didik didik incelemişler. Bu tümüyle anayasaya ve kişisel verileri koruma kanununa aykırı. Yani şunu demek istiyorlar, ‘işkence olsa bile siz itiraz etmeyeceksiniz, dillendirmeyeceksiniz’. Kendilerince açık kaynak araştırması adı altında delil yaratarak ceza almamıza sebep oldular. Bunlar suç ise 5 yıl önce neredeydiniz? Avukatlara gözdağı vermek istiyorlar. Avukat işini sadece meslek olarak yapmaz. Bir dosyaya dahil olduğu zaman hukuka, insan haklarına, adalete, hak ve özgürlüklere uygun bir şekilde hareket etmesi lazım. Bizi yine işimizi etik ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Nerede bir işkence varsa, hukuksuzluk varsa karşısında duracağız. İşkence yapmak taraf olmaktır, öç almaktır” diye vurguladı.
Koluman, son olarak da suçlama konusu yapılan paylaşımlarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, suç olmadığını söyledi.
“Bütün avukatlara gözdağı”
Avukat Lezgin Ahmet Baybaşin ise yaşadıkları durumu, “Müvekkillerimiz için hak aradığımız için bizden intikam alındı” diye tarif etti. Baybaşin, 5 yıl önce hiçbir yorum yapmadan paylaştığı ve Evrensel gazetesinde yayınlanan iki makale nedeniyle ceza aldığını belirtti.
Baybaşin, “Bir kişi işkence gördüğünü sizinle paylaşırsa kayıtsız mı kalacaksınız yani? Biz ettiğimiz avukatlık yemini doğrultusunda yapılması gereken ne varsa yaptık. Avukatlık mesleğini yerine getirirken müvekkilinizin temel hak ve özgürlükleri noktasında bir endişe taşıyorsanız müdahil olursunuz. Yapılması gereken bir şeyi yapmam onlarda rahatsızlık yarattı. Bunun için burnunuzun sürtülmesi mi gerekiyor? Aslında işkenceye karşı çıkmaktan öte işleyişe karşı çıktık diye bunlar oldu. Kendilerine göre bir yargılama işleyişleri var. Hiçbir avukat haddini daha fazla aşmasın, kendi alanının dışına çıkmasın, dosya için bu kadar uğraşmasın, kendi müvekkilleri hakkında hak ve özgürlükler noktasında bir kaygı taşımasın, noter misali gelsin girsin çıksın. Usule uygun bir mesleki icraat sürdürsün, gerisine karışmasın deniliyor. Aslında bizim şahsımızda bütün avukatlara yönelik bir tehditti. Aldığım 1 yıl 6 ay hapis cezası nedeniyle 5 yıl boyunca tehdit altındayım” dedi.