Cezaevlerinde ve gözaltılarda uygulanan işkencelere dikkat çekmek için İHD, ÇHD,ÖHD, THİV İzmir temsilcilikleri ortak basın toplantısı düzenledi.
Basın metnini ÇHD’den Av. Tuğce Nazlı Akın okudu. Akın konuşmasına, 26 Haziran İşkenceyle Mücadele Günü kapsamında yaptıkları ortak açıklamayı hatırlatarak başladı. Bu açıklamada evrensel hukuk tarafından mutlak olarak yasaklanmasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğuna dikkat çekildiği belirtildi. AKP-MHP iktidarının “güvenlik sorunu” demagojisi yaparak devlet terörünü tırmandırdığına işaret edildiği hatırlatıldı
“Bir kez daha bu tespitlerimizde ne denli haklı olduğumuzu görmenin derin üzüntüsü ve kaygısı içindeyiz” denilen açıklamada, pişkinlik ve pervasızlık içerisinde işkencenin sürdürüldüğü belirtildi. Hak ihlallerinin son bulması için ölüm orucunda olan tutsaklara yönelik zorla müdahale şöyle hatırlatıldı:
“İlk değinmek istediğimiz işkence ve diğer kötü muamele olayı, İzmir Şakran Hapishanesi’nde tutulan ve 134 gündür açlık grevinde olan Özgür Karakaya ile Didem Akman’a 25 Haziran 2020 tarihinde bir gece yarısı operasyonuyla hapishane kampüsündeki hastaneye götürülerek zorla müdahale girişiminde bulunulmasıdır.”
Yakın zamanda ölüm orucunda yaşamını yitiren Grup Yorum üyelerine değinilen açıklamada, “Siyasal iktidarın yeni ölümlere yol açmamak için çaba harcamak yerine açlık grevi yapanlara iradelerine rağmen zorla müdahaleyi meşru kılmaya yönelik girişimlerde bulunması akıl almaz ve kabul edilemez bir durumdur” dendi.
Bir diğer işkence örneği olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu ve Tevgera Jinên Azad (TJA) üyesi Sevil Rojbin Çetin’in, 26 Haziran 2020 tarihinde evine yapılan baskın sırasında kolluk güçlerinin ve beraberindeki özel eğitimli köpeklerin fiziki saldırısına maruz kalması üzerinde duruldu. “Üç buçuk saat boyunca maruz kaldığı cinsel taciz dahil, işkence ve kötü muamele niteliğindeki bu uygulamalar sonucunda Sevil Rojbin Çetin, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanmış ve ruhsal olarak ağır bir örselenme yaşamıştır” denilen açıklamada, Diyarbakır’da polisin bu işkenceyi rutin bir hale getirdiğinin altı çizildi. “Kısa bir süre önce, 3 Haziran 2020 tarihinde yine yapılan bir ev baskını sırasında Şeyhmus Yılmaz ve Menice Yılmaz isimli kişiler, benzer şekilde kolluk güçlerinin ve beraberindeki köpeklerin fiziki saldırısına maruz kalmışlar ve yaralanmışlardı” diye eklendi ve valiliğin söz konusu kişilerin işkenceye uğrayan kişilerin “köpeğe direndiği ve köpeğin buna refleks gösterdiği” şeklinde açıklaması hatırlatıldı. “Benzer bir uygulamanın kısa aralıklar ile tekrar yaşanması, açıklandığı gibi spontane gelişen bir olay ile değil aksine yeni bir sistematik işkence uygulaması ile karşıya olduğumuzu düşündürmektedir” ifadelerini kullanılan açıklamada, işkence ve diğer devlet terörü uygulamalarındaki artışın üzerinde şöyle duruldu:
“Sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi gözaltı merkezleri dışındaki yerlerde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında da ciddi artış görüldüğünü belirtmiş, özellikle de ev baskınları sırasında gözaltı işlemi henüz başlamamışken yaşanan işkence uygulamalarında görülen oransal artışa dikkat çekmiştik. Dolayısıyla Diyarbakır’dan yükselen işkence ve diğer kötü muamele iddialarının derhal etkin ve şeffaf biçimde soruşturulması ve sorumluların açığa çıkarılması gerektiğini yetkililere bir kez daha hatırlatıyoruz.”
ÇHD İzmir şubesi, ÖHD İzmir şubesi, İHD İzmir şubesi, THİV İzmir temsilciliği olarak işkenceye karşı mücadeleyi sürdürecekleri vurgusuyla “Her vesileyle işkencenin evrensel hukuk tarafından mutlak olarak yasaklandığını ısrarla dile getireceğiz. İzleyerek, belgeleyerek ve raporlayarak hakikati ortaya koymaya sabırla devam edeceğiz. İşkenceyi önlemenin ve cezasızlıkla mücadelenin asli olarak devletlerin sorumlu olduğunu söylemekten vaz geçmeyeceğiz” ifadeleriyle son buldu.
Kızıl Bayrak / İzmir