ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistler, iki hafta gibi kısa bir sürede, IŞİD tehdidini keşfettiklerini söylüyorlar. Bu önemli “keşif”, ancak cihatçı katillerin Güney Kürdistan’ı, yani ABD’nin çıkarlarını tehdit etmesinden sonra vuku buldu. Bu olgu, emperyalistlerle bölgedeki işbirlikçilerinin IŞİD’in soykırım boyutuna varan vahşetinden rahatsız olmadıklarını, fakat bölgedeki sefil çıkarlarının riske girmesinden rahatsız olduklarını gösteriyor.
El Nusra ve IŞİD’in 2011’den beri Suriye’de işlediği savaş suçlarını en iyi bilenler Batılı emperyalistlerdir. Zira artık esamisi duyulmayan Suriye muhalefeti, doğrudan onların denetimindeydi. Cihatçı çeteler vahşi icraatlarını reklam edercesine internet üzerinden yayınlayınca, insan haklarından, demokrasiden dem vuran Batılı emperyalistler, El Nusra çetesini terör örgütleri listesine almak zorunda kaldılar. Ancak AKP şeflerinin esefle karşıladığı bu karar, cihatçı katillere verilen destekte bir değişikliğe yol açmadı. Nitekim Suriye’ye karşı savaşan IŞİD çetelerine verilen destek halen devam ediyor.
IŞİD sistemin imalatıdır
Cihatçı çetelerin icraatları ortadayken, Batılı emperyalistlerin destek vermeye devam etmeleri, kimilerine şaşırtıcı görünüyor. Oysa bu tutum, eşyanın tabiatına tamamen uygundur. Zira IŞİD emperyalist/siyonist planın bir parçasıdır. Ortadoğu’da etnik, dinsel, mezhepsel savaşın fitilini ateşlemek isteyen emperyalist/siyonist güçlerin bu vahşi planına, hiçbir güç, kendinden olmayan herkesi kıyımdan geçiren IŞİD kadar hizmet edemez.
Emperyalist işgallerle “Afganistan modeli”ni Arap halklarına dayatan ABD ile suç ortakları, IŞİD benzeri çetelerin boy vereceği iklimi yaratmakla kalmamış, aynı zamanda bu ölüm makinelerini derleyip toparlamış ve (tıpkı İsrail’i yerleştirdikleri gibi) Ortadoğu’nun kalbine yerleştirmişlerdir.
IŞİD’i IŞİD yapan koşulların yaratılması, her tür olanağın sağlanması, tetikçilerin organize edilmesi, finanse edilmesi, eğitilmesi gibi tüm icraatlar, Batılı emperyalistlerin denetiminde gerçekleştirildi. Örneğin 70-80 ülkeden tetikçi devşirip Türkiye üzerinden Suriye’ye taşımak; Körfez şeyhlerinin himaye ettiği TV kanalları aracılığıyla mezhep savaşlarını kışkırtmak, petro-dolarla finanse etmek, Türk sermaye devleti-ABD ortaklığıyla Suriye sınırına yakın bölgelerde eğitim kampları oluşturup tetikçileri eğitmek, parası Körfez şeyhleri tarafından ödenen silahların emperyalist ülkelerden Türkiye’ye taşınması ve çetelere dağıtılmasını sağlamak, medya tekellerini kullanarak pervasızca savaş kışkırtıcılığı yapmak vb…
Tüm bunlar IŞİD’in nasıl da adım adım ABD-İsrail ikilisi, Batılı emperyalistler, AKP iktidarı ve Körfez şeyhleri tarafından birlikte imal edildiğini gözler önüne seriyor. Ortadoğu halklarının başına bela edilen bu oluşum, gerçekte kapitalist/emperyalizmin iğrenç görünümünden başka bir şey değildir. Vahşette sınır tanımamasına rağmen IŞİD’in Batılı emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçileri tarafından bu kadar aleni şekilde desteklenmesi, ancak her iki tarafın da bu kokuşmuş barbar düzenin temsilcileri olmalarıyla izah edilebilir.
IŞİD’e Güney Kürdistan “yasak” Suriye “serbest”
Güney Kürdistan’a saldırınca emperyalistlerin hışmına uğrayan IŞİD, 3.5 yıldan beri Suriye’ye karşı savaşıyor. Rojava’ya karşı yürüttüğü savaş ise dokuzuncu ayında. Son günlerde Halep’e yaklaşmaya başlayan IŞİD, El Nusra ve İslami Cephe gibi diğer kökten dinci örgütleri tutundukları noktalardan sürüyor. Yani IŞİD, Suriye’deki hakimiyet alanlarını genişletiyor.
Irak’ta IŞİD’e saldıran emperyalistler, Suriye’deki savaşında ise doğrudan veya dolaylı şekilde destek sunuyorlar. Suriye’nin doğusunu, Irak’ın batısını istila eden bu katil sürüleri, son günlere kadar emperyalistler tarafından kınanmadı bile. Bölgede ABD işbirlikçisi rejimler ise, IŞİD çetelerini düne kadar “özgürlük savaşçıları” diye lanse ediyorlardı.
Bir yanda Suudi Arabistan sınırına öbür tarafta ise Güney Kürdistan’a dayanan IŞİD, destekçilerinin hışmına uğradı. Ancak burada söz konusu olan bu cihatçı çetenin vahşetine karşı çıkmak değil. ABD ile işbirlikçilerinin çıkarlarını korumaktan ibarettir.
BM kararları uygulanmıyor
IŞİD’e ve destekçilerine karşı karar alan BM Güvenlik Konseyi, alınan kararı tam uygulamaya pek hevesli değil. Zira IŞİD’i, destekçilerini ve finansörlerini hedef alan karar, birinci dereceden suç ortağı olan Türk sermaye devleti ve AKP iktidarına bir şey demiyor. Oysa sınırlar halen IŞİD önünde açık, Suriye’den çalınan petrolün pazarı Türkiye ve bu cihatçı katiller İstanbul başta olmak üzere birçok kentte açıkça faaliyetteler.
AKP iktidarının IŞİD’e sağladığı bu olanaklar, kimse için bir sır değil; hele de ABD için. Ankara’daki işbirlikçiler, Washington’daki efendilerinin onayı olmadan bu kadar pervasız davranamazlar. Yani Türk sermaye devleti/AKP iktidarının IŞİD’le işbirliği, ABD onaylı bir suç ortaklığıdır. Bundan dolayı Güvenlik Konseyi kararı alanlar, bu kararı ayaklar altına alan Türk sermaye devletine herhangi bir yaptırımda bulunmuyorlar. Yani bu karar, IŞİD’in Suriye’de savaşan koluna destek akışını kesmekle ilgili değil. Suriye’de savaşan IŞİD, halen birçok alanda desteklenmektedir.
İnsani yardım değil, kaba riyakarlık
Tüm bu olgular ortada iken, Obama başta olmak üzere, emperyalist şeflerin insani yardımdan söz etmeleri, IŞİD vahşetine maruz kalan halkları korumak için çaba harcadıkları yönünde açıklamalar yapmaları, kıyıma maruz kalan halklarla alay etmektir. Ezidiler’in toplu kıyımını dillerine dolayan emperyalistler, sanki bu halkı savunuyorlarmış gibi görünüp, IŞİD’in işlediği suçların ortağı olduklarını gizlemeye çalışıyorlar.
18 Ağustos’ta konuya dair bir açıklama yapan ABD Başkanı Barack Obama, ‘insani yardım, azınlıkları koruma’ nakaratını törensel bir hava ile tekrarlamış ve ortaklarıyla birlikte IŞİD tehdidine karşı gerekli önlemleri aldıklarını vaaz etmiştir.
Emperyalist şeflerin bu tür vaazlarının her zaman riyakarlık koktuğu bilinir. Ancak IŞİD söz konusu olduğunda, suç ortaklığını gizleme kaygısı da taşıyor. IŞİD söz konusu olduğunda, riyakarlık çok daha belirgin bir hal alıyor. Çünkü bir saatten sonra bile IŞİD’in tüm cinayetlerine karşı çıkmıyorlar. Örneğin bu vaazdan bir gün önce, Suriye’de tümü aynı aşirete mensup 700 sivilin bir günde katledilmesinin sözünü bile etmedi Obama. Yani Obama ve bölgedeki işbirlikçileri, IŞİD’in Irak’ta işlediği suçları öne çıkarıyor ancak Suriye’deki kıyımlarını yok sayıyor. Öyle ki, demagoji sınırlarında bile olsa, IŞİD’in Suriye’deki suçlarına değinmiyorlar.
Bu arada “insani yardım” söylemini tekrarlayıp duran emperyalistler, son günlerde kendi yarattıkları IŞİD canavarına karşı savaşmak iddiasıyla, bölgeye işgalci güç sevk etmekten söz etmeye başladılar. IŞİD ve türevlerinin boy verdiği iklimi emperyalist işgal yaratmışken, şimdi bu aynı güçler, güya elleriyle yarattıkları canavarı ortadan kaldırmak için, yeniden bölgeye askeri güç sevk etme tartışması başlattılar.
IŞİD canavarının ortaya çıkışı, gerçekleştirdiği kıyımlar, bu canavarı yaratanlarla bölgedeki suç ortaklarının kaba riyakarlığı vb… Tüm bunlar, IŞİD’in kapitalist emperyalizmin Ortadoğu’daki görünümlerinden biri olduğuna ve bu canavarı ortadan kaldırmak için emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele etmekten başka bir yol bulunmadığına işaret ediyor.