Kapitalistlerin varlık nedeni işçi sınıfını sömürüp kasalarını doldurmaktır. Diğer her şey buna hizmet ettiği sürece onlar için makbuldür. İktidar da bu sömürü çarkının dönmesini garanti altına almak için vardır.
Sömürü çarkı daha iyi dönsün diye OHAL ilan eder, grevleri yasaklarlar. Haklarını aramak için mücadele eden herkes, kapitalistlerin iktidarı tarafından “terörist” ilan edilir. Üzerlerine devletin kolluk kuvvetleri salınır. Greve çıkmak, hak aramak; yolsuzluğa, rüşvete, baskı ve zorbalığa karşı çıkmak “milli güvenlik sorunu” diye kodlanır. Buna göre kapitalistlerin iktidarı için en büyük “milli güvenlik sorunu”, patronların kasalarına giren paranın eksilmesidir.
Din istismarından, inanç sömürüsünden beslenen AKP iktidarı kapitalist sınıflara hizmet etmeyi “kutsal vazife” sayar. Ne de olsa bu partinin şefleriyle çocukları, enişteleri, kuzenleri de kapitalist sınıfın mensuplarıdır. Şirketleri, işletmeleri, vakıfları, gemi filoları, Malta/Man adalarında banka hesapları vardır. Elbette kapitalistlere hizmet edecek, onlar için zulmün kırbacını işçilerin, emekçilerin, zulme başkaldıranların sırtından eksik etmeyecekler.
Kapitalistlerin kasalarına akan kan
Sömürücü sınıfların gözü hiçbir zaman doymaz. Ellerinden gelse, dünyanın bütün işçilerini sömürmek isterler. Bunun için ucuz işgücü peşinde koşarlar. Nerede işçilik ucuzsa, fabrikalarını oraya taşırlar. Ancak bu kadarı onlara yetmez. Savaş çıkartıp başka ülkeleri işgal ederler. Hem o ülkelerin zenginliklerini yağmalar hem işçilerini, emekçilerini sömürürler.
Sermaye iktidarları, kapitalistlerin sömürü hırsından kaynaklanan vahşi savaşlara, “kutsal” bir paye biçerler. Örneğin Irak’ı işgal eden, 1,5 milyon insanın katledilmesinden sorumlu olan Amerika, bu ülkeye “demokrasi” ve “özgürlük” götürdüğünü iddia eder. Oysa silah tekellerinin kasalarını doldurmak, Irak’ın petrolünü yağmalamak, onlar için “kutsal” olan, uğruna “cihad” edilebilecek tek şeydir. Onların dilinde demokrasi, özgürlük vb. söylemler ise, celladın kullandığı maskeden başka bir şey değildir.
ABD Irak’ı işgal ediyorsa, Türkiye de Suriye’nin yağmalanmasından pay almak için orduyu seferber eder. Madem komşu bir ülke yağmalanıyor, Türkiye’nin kapitalistleri de payını almalıdır diye bakılır.
Haydutların “kutsal” histerileri
Osmanlı yetmiş düvelin haracını nasıl yiyordu? Anadolu çocuklarını telef ederek… Aksi halde sarayın kasaları nasıl altınla dolardı.
15 yıldır sermayenin kamçısını emekçilerin sırtından eksik etmeyen AKP iktidarı da atalarının izinden gidiyor. Ataları gibi bunlar da saraylarda sefahat sürüyorlar. Bu değirmenin dönmesi için su gerekiyor. Yağma ve talan savaşları bundan dolayı “kutsal” diye pazarlanıyor. Besledikleri medya ordusu da 7/24 bu yalanları halka yutturmak için yayın yapıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı diye “kutsal” bir kurum var. Bu kurum, Suriye topraklarının işgal edilmesi için başlatılan saldırıyı “cihad” ilan etti. Edecek tabii. Bu kurumun başındaki zatın makam aracının ederi 1 milyon (eski parayla 1 trilyon). Bu kadar masraf neyle karşılanacak?
AKP iktidarı bu savaşı ilan etti. Çünkü onun görevi kapitalistlerin kasalarının dolmasını güvencede tutmak ve yağmadan kendi payına düşeni almaktır. OHAL’i ne için ilan ettiyse, savaşı da onun için başlattı. Bütün o hamasi nutuklar ise savaş zokasını işçilere, emekçilere yutturmak içindir.
Komşu bir halka saldırmak, komşu bir ülkenin topraklarını işgal etmek “teröre karşı savaş” değil, tam bir haydutluktur. İşçi sınıfı bu işgal ve yağma savaşına karşı durmalı, halkların kardeşliğini savunmalı, bu karanlık/kirli oyunu bozmalıdır!