İmran Aydın ölümsüzdür!

İmran’ın onurla taşıdığı işçi sınıfı devrimciliği bayrağını bugün komünistler onurla taşıyorlar. Devrimci-ihtilalci ruh ve savaşçı kimlik İmran Aydın’la, komünistlerin ortak paydasıdır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Mart 2016
  • 09:41

İmran Aydın devrimci bir işçi… İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesine, devrim ve sosyalizm mücadelesine sevdalı bir dava adamı… İmran Aydın 1963 yılında Erzurum’da doğdu. Emekçi, yoksul bir ailenin çocuğuydu. İmran’ın ailesi Ankara’ya taşındı. İmran Aydın ilkokulu bitirdikten sonra daha çocuk yaştayken Ankara sitelerde çalışmaya başladı.

İmran Aydın daha işçiliğinin başlangıcında devrimci çalışmaya omuz verdi. Ankara Hüseyin Gazi’de 1977 yılında kurulan Genç İşçiler Birliği Derneği’nin (GİB-DER) kuruluşunda yer aldı. Henüz 14 yaşında olmasına rağmen GİB-DER çalışması içinde öne çıktı. GİB-DER onun için tam anlamıyla bir okul oldu.

İmran daha 16 yaşına geldiğinde kalfa oldu. İşinde ortaya koyduğu yaratıcılığı ve paylaşımcı kimliği ile artık genç çırakların kıvırcık abisi olmuştu. Ama ne ailesi ne de mahalle arkadaşları devrimci faaliyetinden habersizdi. Yer altı faaliyeti yürüttüğünü ustaca perdeliyordu. Tam bir yer altı militanlığı olgunluğu ile hareket ediyordu. Zira İmran, tıpkı tarihe mal olmuş devrimciler gibi devrim ve sosyalizm mücadelesi uğruna her bedeli ödemeye hazırdı. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde kendi benini öne çıkarmıyor tarihsel ve toplumsal rolünü oynarken reklamını yapmaktan özenle kaçınıyordu.

Yıl 1980, 12 Eylül karşı devrimi gerçekleşir. Tüm devrimci ve ilerici kitle örgütleri kapatılır. Devrimci faaliyet hızla zayıflar. 12 Eylül faşizmi devrim ve sosyalizm mücadelesinden kaçışları hızlandırır. İmran Aydın 12 Eylül faşizmine karşı bayrak açar. Sınıf çalışmasını sürdürür. Çalıştığı atölyede grev örgütler. Grevden dolayı işçi arkadaşları ile birlikte gözaltına alınır. 40 gün boyunca gözaltında direnişin türküsünü söyler. Gözaltı onda yılgınlığı değil, devrim davasına bağlılık inancını pekiştirir. Gözaltı onun devrimci kimliğini daha da kristalize hale getirmesi nedeniyle ona çok şey katar.

13 Aralık 1980’de yoldaşı ve akranı olan ve zulmün karşısında boyun eğmeyen Erdal Eren’in idamı ile sarsılır. Bu sarsılma onun düzene karşı öfkesini ve savaşma isteğini daha da kamçılar. Erdal Eren’in idamı İmran Aydın’ın düzene dönük devrimci tutumunu daha da güçlendirir. Mücadeleye tüm gücüyle sarılır.

İmran Aydın hiçbir örgütsel bağa sahip olmamasına rağmen devrimci faaliyeti sürdürür. Zorluklar karşısında geri adım atmayan İmran Aydın devrimci mücadeleyi örgütlemeye devam eder. İşçilerin yaşamına dönük devrimci müdahaleyi kesintisiz sürdürür. Çalıştığı atölyelerde işçilerle, çıraklarla yakın ilişki kurar, onları anlamak için çabalarını yoğunlaştırır. Usta ve patronlar tarafından uygulanan şiddet ve hakaretlere karşı çırakları koruyup, kollayan tutumuyla öne çıkar. O, çırakların İmran abisi olarak işçilerin hafızasına adını kazır.

1990 yılında İmran aranmaya başlar. Ulus’ta bir yoldaşı ile birlikte polis tarafından yakalanır. Polisin tüm işkenceli sorgularına rağmen tek bir soruya yanıt vermeme tutumunu sürdürür. Tüm işkencelere rağmen ismini kabullenmez İmran… Direnir, düşmanı ininde rezil rüsva eder.

Tarih 1 Mart’tır. İşkenceciler İmran Aydın’ın kardeşi İmdat’ı teşhis için işkence merkezi olan DAL’a getirirler. İmdat abisini tanıdığını söyler. İmran buna rağmen kardeşi İmdat’ı tanımadığını, isminin üzerinde çıkan kimlikte adı- soyadı Hasan Taş olan kişi olduğunu söyler. İşkenceciler artık yakaladıkları kişinin kıvırcık olarak bildikleri İmran Aydın olduğundan emindirler. Gözaltına alınmasının üzerinden bir gün geçmemişken işkenceci katiller sürüsü tarafından katledilir.

Aynı operasyonla gözaltına alınanlar, işkencelerden geçirilenler İmran’ın gözaltında işkencede olduğundan habersizdirler. Sürekli slogan sesi duyarlar. İmran durmaksızın slogan atıyor ve tek kelime konuşmuyordur. Sonra sloganlar aniden kesilir ve gözaltındakiler bir olağanüstülük olduğunu anlarlar. Katiller telaşlı bir hareketlilik içindedirler. Bir koşuşturmaca yaşanmaktadır. İmran öldürülmüştür. Cinayete kılıf aranmaktadır. 

İmran Aydın Ankara Mobilyacılar Sitesi’ne devrim ve sosyalizm mücadelesinin nefesini taşımış, işçileri devrim davasına kazanmak için en ağır bedeli ödemeyi göze almıştır. Devrim davası yolunda ölümsüzleşen devrim şehitleri arasına adını yazdırmıştır. İmran Aydın, başı dik, alnı açık bir şekilde ayrıldı aramızdan.

Her ne kadar partisi 12 Eylül karşı devriminin basıncı altında tasfiyeci bir noktaya savrulmuşsa da İmran Aydın kendisini devrim davasına adamayı bilmiş, yılgınlık ve tasfiyeciliğin etkilerine karşı bir savaşçı olarak dimdik ayakta durmuştur.

“Partimizin kuruluşu devrim davası uğruna bedel ödemiş, acı çekmiş, yiğitlikler sergilemiş geçmiş dönemin devrimci kuşaklarının yarattığı mirasın güvenceye alınmasıdır” diyerek Komünistler devrimci siyasal mücadele tarihinde yer aldıkları ilk andan itibaren devrimci mücadele birikimini ve mirasını, devrim şehitlerini sahiplendiler. Zira komünistler savaşın en temel dayanaklarından birinin geçmişin devrimci mirasını sahiplenmek olduğu konusunda tam bir bilinç açıklığına sahiptirler.

İmran Aydın’ın onurla taşıdığı sosyalizmin kızıl bayrağı bugün işçi sınıfı devrimcilerinin ellerindedir. Komünistler sanayi kentlerinde işçi sınıfını devrimci sınıf mücadelesine kazanmak için çaba gösteriyorlar. İmran’ın onurla taşıdığı işçi sınıfı devrimciliği bayrağını bugün komünistler onurla taşıyorlar. Devrimci-ihtilalci ruh ve savaşçı kimlik İmran Aydın’la, komünistlerin ortak paydasıdır.

İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesi emekle, yürekle, mücadeleyle, ödenen bedellerle yazılır. Devrim ve sosyalizm şehitleri yüreklerde silinmezcesine kazınmışlardır. Orada söz biter eylem başlar. Emekçilere adanan, insanlığın güzel geleceği olan sosyalizm kavgası başlar. İmran Aydın devrim yürüyüşünün önemli isimlerinden biridir. İmran Aydın’ın devrimci militan çizgisinin günümüzdeki temsilcileri sınıf devrimcileridir. İşçi sınıfı devrimcileri İmran Aydın’ı devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatmaya devam edeceklerdir.