İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara JİTEM davası faillerine verilen beraat kararının istinaf mahkemesi tarafından onanmasına tepki olarak yazılı bir açıklama yaptı.
“Hukuku işletin, failleri koruyan cezasızlık politikalarına son verin!” başlıklı açıklamada katliamların birinci dereceden faillerinden biri olan Ayhan Çarkın’ın itirafları şu şekilde aktarıldı:
“26.03.2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin'in emriyle, Abdülmecit Baskın'ı gözaltına aldıklarını ve Baskın'ın özel harekât polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Ayhan Çarkın'ın emniyet, savcılık ve hakimlik beyanlarındaki anlatımlarının yer tanımları, mekanlar ve olay yeri tutanakları ile birebir örtüştüğü savcılık ve mahkeme kayıtlarına girdi.”
Açıklamada, 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatleri ile sonuçlanan davanın istinaf tarafından bozulduğu belirtilerek, istinafın dava dosyasını Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne geri gönderdiği ifade edildi. Açıklamanın sonunda yeniden görülen davada failler hakkında yeniden beraat kararı verildiği ve istinafta bu kararın onandığı belirtildi. Açıklamanın sonunda şu ifadelere yer verildi:
“Dairenin başkanı Aslan Duru ve üye Nazım Bal’ın imza attığı 6 sayfalık karara, daire üyesi Ayhan Altun ‘Mehmet Ağar ve Korkut Eken korku iklimi yaratmak ve bu korku ikliminden maddi çıkar sağlamak için devletin imkanları ile bir grup kurdular ve bu dönemde siyasi cinayetler işlenmeye başlandı. Tarık Ümit ve Mehmet Eymir arasında ki telefon konuşma tapelerinde bu cinayet emirlerinin kimler tarafından verildiği bellidir. Mehmet Ağar ve Korkut Eken cinayetler için eğitim verdiler. Bu ekiplerin içine vatansever siviller alındı ve onlara da eğitim verdi. Eğitim kampına alınan tüm özel harekât polisinin birden fazla faili meçhul cinayet dosyası var. Bu örgütün lideri Mehmet Ağar’dır Bir hukuk devletinde polisler susturucu satın alamaz.’ diyerek 160 sayfalık muhalefet şerhi ile karara karşı çıktı.
Türk Ceza Kanununun 77. maddesi açıkça bu suçu düzenlemektedir. Gerek iç hukuk gerekse altına imza atılan uluslararası sözleşmeler yaşam hakkını ‘garanti’ altına almıştır ancak yazılı hukuk ile uygulama arasındaki bu olağanüstü fark ve faillere sağlanan cezasızlık zırhı Türkiye'nin bir hukuk devleti olmayışının sonucudur. İnsan hakları savunucuları olarak bu cezasızlık pratiği ve hukuksuzluk son bulana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”