İzmir Barosu ve ÇHD, deprem bölgesinde göçmenlerin hedef gösterilmesine ilişkin yazılı açıklamalar yayımladı.
ÇHD: Hedef gösterilen tüm göçmenlerin yanındayız!
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), göçmenlere arama-kurtarma çalışmaları sırasında işkence ve kötü muamele suçunu işleyen failler hakkında suç duyurusunda bulundu.
ÇHD'nin afet bölgesinden yapılan doğrudan aktarımlardan ve sahada yapılan gözlemler doğrultusunda yaptığı yazılı açıklamada öne çıkan ifadeler şöyle:
“*Göçmenler nefret söylemleriyle yağmacı olarak hedef gösterildikleri için yardım istemeye dahi çekinir hale geldikleri tespit edilmiştir.
*Deprem bölgesindeki Geri Gönderme Merkezlerindeki ve Geçici Barınma Merkezlerindeki göçmenlerin temel ihtiyaçlarına erişip erişmedikleri hususu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşturulmamıştır.
*Deprem bölgesinde yaşayan ve bulundukları şehirleri terk etmek zorunda kalan göçmenler ise Göç İdaresi ile AFAD’ın birbiriyle çelişen düzenlemeleri arasında sıkışmakta ve ulaştırma şirketlerinin ırkçı, ayrımcı uygulamaları nedeniyle depremden etkilenenlere sunulan tüm imkanlardan mahrum bırakılmaktadır.
*Göçmenleri daima pazarlık unsuru olarak gören siyasal iktidarın ırkçı, ayrımcı, ikiyüzlü politikaları ve Zafer Partisi gibi göçmen düşmanlığını körükleyen ırkçı odakların biriken öfkeyi iktidardan çekip farklı yöne kanalize etmek için dolaşıma soktuğu asılsız haberler doğrultusunda göçmenler kaderine terk edilmiş ve temel ihtiyaçlarını kendi başlarına gidermek zorunda bırakılmıştır.
*Bilgilerin netleşmesinin mümkün olmadığı koşullarda yağma, hırsızlık ve sair suçların işlendiği sırada yakalandığı iddia edilen herkesin usule yasaya uygun biçimde yargılanmaları sağlanmalı ve koşullar ne olursa olsun işkencenin insanlık suçu olduğu herkesçe vurgulanmalıdır.
*İşkence ve kötü muamele suçunu işlediğini tespit ettiğimiz bütün failler hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu ve tespit ettikçe devam edeceğimizi tüm kamuoyuna bir kez daha bildirmek isteriz
*Depremden etkilenen herkesin ihtiyaç duyduğu ürünü alması meşrudur. Bu süreçten istifade eden esas hırsız, deprem sonrasında temel gıda, battaniye, ısıtıcı gibi ürünlerde, çevre illerde insanların barınmak için sığındığı otellerde fahiş fiyat artırımları yapıp sonra da bölgeye bağış yaptığını iddia eden ve yıllardır halkın emeğini sömüren sermayedir.
*Depremin yarattığı sosyal yıkımın ortasında göçmenleri ve onların hayatta kalma çabalarını kriminalize edenler açıkça halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçunu işlemektedir. Göçmenlerin ve mültecilerin kasten işlenen bu suç doğrultusunda hedef gösterilmesi, toplumun her kesiminde afet neticesinde doğan sorunlar karşısında biriken öfkenin yanlış yere kanalize edilmesinin ve siyasal iktidarın sorumluluğunun kamufle edilmesinin yöntemlerinden biri olarak işlev görmektedir.
*Yaşadığımız afetin neticelerinden doğan sorumluluk göçmenlere yüklenerek siyasal iktidar başta olmak üzere gerçek failler ve suç ortakları gizlenmekte ve kamuoyu nezdinde öfkenin muhatabı değiştirilmeye çalışılmaktadır.
*Sığınma ve iltica bir insan hakkıdır. Afet sonrasında yaşadığımız krizin, sosyo-ekonomik sorunların, işsizliğin asıl sorumluları gizlenirken, bu politikaların sonucunda içinde bırakıldıkları cendereden zorlukla kurtularak hayatta kalan göçmenler düşman haline getirilemez.
*Bu süreçte hedef gösterilen, işkence ve kötü muameleye maruz kalan, temel haklarına erişemeyen tüm göçmenlerin yanında olacağımızı, tespit ettiğimiz tüm failler hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu ve etkin soruşturma için takipçisi olacağımızı, ırkçılığa, ayrımcılığa, göçmen düşmanlığına karşı mücadelemizi sürdürerek göçmenlerin gönüllü avukatlıklarını üstleneceğimizi bildiririz.”
İzmir Barosu: İşkence hiçbir koşulda kabul edilemez
Barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını devlet tarafından gideremeyen insanların bu ihtiyaçlarını kendi çabalarıyla gidermeye çalıştığı bilgisini veren İzmir Barosu açıklamasında şunları ifade etti:
“Sosyal medyada yağmacı olarak lanse edilen kişilerin; polis ve asker üniformalı kişilerce işkenceye uğratıldığı, sivil kişilerce de kötü muameleye maruz bırakıldığı bu görüntüler, sosyal medyaya servis edilmiştir. Devlet, deprem bölgesinde kontrolü kaybetmiştir. Ne yaşama, barınma ve beslenme hakkını koruyabilmekte ne de işkence yasağına karşı önlem alabilmektedir.”
Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler ve Anayasa’daki hükümlerde açıkça belirtildiği üzere işkencenin her koşulda yasak olduğunu hatırlatılan açıklamada şöyle devam edildi:
“Hiçbir istisna hali işkenceyi meşru ve haklı kılmaz. Devlet, işkence yapmama yükümlülüğü altında olduğu gibi aynı zamanda işkenceyi önleme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlet, işkence suçunun failidir. Deprem bölgesinde veya herhangi bir olağanüstü durumun yaşandığı bir yerde hangi suçu işlediği iddia edilirse edilsin hiç kimseye işkence yapılamaz. Bu ‘amasız ve fakatsız’ kabul edilmesi gereken bir durumdur. İşkence yapılmaması gibi işkencenin olumlanmaması da gerekmektedir. Depremde yaşanan yıkımın ve sonrasında ortaya çıkan yaşamsal ihtiyaçların karşılanamamasının tek sorumlusunun; imar afları çıkartan, gerekli ve yeterli denetimi yapmayan, liyakatsiz kadroları yetkilendiren devlet olduğu unutulmamalıdır.”