Dinci faşist AKP iktidarı gün geçtikçe gericiliğin kapsamını genişletiyor. 2000 yılının başında TÜBİTAK, evrim konulu kitapların basımını durdurdu. 2015 yılında ise YÖK (Yükseköğretim Kurumu) Evrimsel Biyoloji dalını doçentlik alanından çıkarttı. Son olarak lise müfredatından “Hayatın başlangıcı ve evrim” konusu çıkartılarak, biyoloji dersi kısıtlandı. Derste “Kozmos” belgeselini izlettiği veya evrim konusunu işlediği için hakkında soruşturma açılan öğretmenler ise kanıksanmış bir durum haline geldi. Evrim Teorisi’ne dönük bütün bu sistematik saldırıları burjuvazinin televizyonlarında sıkça yer alan gerici “Evrim ve İslam” temalı tartışma programları tamamlıyor.
Din, sadece Türk sermaye devleti için değil, küresel anlamda da sermayenin emekçi halkları yönetebilmek adına kullandığı temel ideolojik araçlardandır. Bu nedenle Evrim Teorisi’ne dönük küresel anlamda gerici saldırılar var. Bu saldırılar bilimsel eleştiri, karşı teoriler şeklinde değil; daha çok burjuvazinin medya-yayın organları, eğitim müfredatları ve bilimsel konuları ağzına pelesenk eden ama bilim adına somut tek bir şeyden bahsetmeyen din bezirgânlarının saldırılarıdır. Bu şaklabanlar Türkiye’de de mevcut. Bu şaklabanlara uluslararası ve yerli sermayedarlardan milyonlarca lira akıyor. Televizyon kanalları kurdurtuluyor. Ismarlama “kitaplar” yazdırtılıyor. Üniversitelerdeki sempozyumlara, sergilere çağrılıyorlar.
Evrim karşıtlığının merkezi ise Amerika Birleşik Devletleri’dir. ABD’de ciddi anlamda Evrim Teorisi karşıtı lobiler var. Bu lobiler çeşitli üniversite ve dergiler aracılığıyla Evrim Teorisi’ne çok yönlü saldırılar yöneltirler. Bunların bir kısmı direkt olarak ucuz saldırılardır ve halkın daha eğitimsiz kesimlerine hitap eder. Daha eğitimli kesimler için ise Evrim Teorisi’nin bazı yönleriyle yaratılışçı fikri de birleştirmeye çalışan teoriler geliştirilir. Son dönemde ABD’de git gide popülarite kazanan “Akıllı tasarım*” bu teorilerden biridir.
Bu saldırıların sebebi, Evrim Teorisi’nin doğrudan sermayenin toplumu yönetmekte kullandığı “kutsal” silahı olan dinin temellerini ortadan kaldırmasıdır. Burjuvazi bu “kutsal” silahını güvenceye almak adına bütün dünyada gerici ve aldatıcı argümanlarla Evrim Teorisi’ne saldırmaktadır. Türkiye’de son dönemde daha da ayyuka çıkan gerici uygulamalar da bu uluslararası saldırıların bir parçasıdır. AKP verili toplumsal durumda, kitlelerin görece sessizliğinden ve örgütsüzlüğünden de faydalanarak gerici saldırılarını daha da arttırmıştır.
Bu saldırıların sonuncusu ise MTA Tabiat Tarihi Müzesi’nde, müzenin doğa tarihi panolarında yer alan “evrim” ifadelerinin üzerine bantla “gelişim” yazılması oldu. Şöyle diyordu F.Engels; “Bu adamlar bir şeylerin adını değiştirmekle, o şeyin kendisini de değiştirebileceklerini sanıyorlar.**” Konu farklı olsa da bu durum için de kullanılabilecek bir ifade.
Her şey bir yana, olabilir; gericisinizdir, evrimden, bilimden nefret ediyorsunuzdur. Elinize güç alınca gerici hırsınızla “evrim” yazan her şeyin üstüne bir bant da çekmek istemiş olabilirsiniz. Size de bu yakışırdı zaten. Türk sermaye devleti ve onun gerici iktidarı AKP, bilimin zerresine tahammül etmiş olsaydı, bu durum bu sayfalarda haber değeri taşırdı. Gerçekten zavallı bir düzen var. Hadi “evrim” ifadesinin üzerine bant çektiniz. Bu ifadenin duyulmasını, bilinmesini istemiyorsunuz. Bari gidin “evrim” kelimesinin eş anlamlı bir sözcüğünü, Arapçasını, Farsçasını kullanın. Ya da kimse anlamasın diye Latincesini yapıştırın üstüne.
Bu gericiler biyolojik anlamda “gelişim” kelimesinin ne demek olduğunu bilemeyecek kadar zavallılar. Evrimsel biyoloji, her şeyden önce uzun yıllar boyunca süren bir genetik değişimi ifade eder. Gelişim ise olgunlaşma anlamı taşır. Söz gelimi; bir insan doğduktan sonra ömrünün sonuna kadar gelişim gösterir, ancak ömrünün sonuna kadar evrimleşmez. Evrim bir dizi farklı mekanizması olan ama nihayetinde genetik aktarımla geleceğe taşınan bir süreçtir. Bir örnek daha vermek gerekirse; biz bugün kuş türlerinin çeşitli sürüngen türlerinden evrimleşerek bugüne geldiğini biliyoruz. Bu bilgi o kadar somuttur ki, çeşitli kuş türleri üzerinde yapılan anatomik incelemelerden, embriyo aşamasındaki çeşitli inceleme ve deneylere kadar bu evrimsel süreç birçok kez deneye ve gözleme tabi tutulmuştur. Nesli tükenmiş olan ancak fosil kalıntıları bulunan kimi türler*** de bu gerçekliğin göstergesidir.
“Kuşlar, sürüngenlerden gelişti” diye bir cümle kursak bu ne ifade eder? Bu, en kaba anlamda söz gelimi bir kertenkelenin sabah kalktığında serçe olarak uyanabileceği anlamı taşır. Ve bu, kelimenin gerçek anlamıyla saçmalıktır. Yani “evrim” ve “gelişim” sözcükleri, ne ifade edilmek isteniyorsa istensin, birbirinin yerine kullanılabilecek kelimeler değildir. Böyle bir şeyin MTA Tabiat Müzesi gibi Türkiye’de bulunan en nitelikli evrimsel kalıntıların bulunduğu bir müzede yapılıyor olması ise kelimelerle ifade edilebilecek bir durum değildir. Birilerine gericilikten bahsedeceksek “işte!” diyelim, “gericilik böyle bir şeydir!” Gözle görülen, deneyle ve gözlemle ortaya konan olguları bile yadsır. Yerine bin bir türlü hurafeyi ve aldatmacayı koyar.
* Amerikalı biyokimyacı Michael J. Behe’nin “Darwin’in Kara Kutusu” adlı kitabında ileriye sürdüğü teoridir.
** K.Marks-F.Engels, Anarşizm Üzerine
*** Sinonithosaurus, Sinornis , Ichthyornis, Confuciusornis, Archaeopteryx bu türlerin örnekleridir.
K. Harun