Siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik başlattığı yeni katliam dalgası tüm şiddetiyle devam ediyor. Gazze’de katliam devam ederken Filistin’de yaşanan gelişmeler ve siyonist İsrail Devleti’ni durdurmak için yapılması gerekenler üzerine BDS Türkiye (Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi)’nden Hasan Tahrawi ile konuştuk...
Siyonist İsrail rejimi yıllardır Filistin halkına karşı yürüttüğü katliam politikasını 7 Ekim’den beri yeni bir evreye taşıdı. O günden bugüne yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
7 Ekim’den beri Gazze’ye İsrail saldırısı devam ediyor. Şimdiye kadar 31 bin şehidimiz var. 70 binden fazla yaralı var. Gazze’nin nüfusu 2 milyon 300 bin. Bu rakamlar nüfusun yüzde 5’ini teşkil ediyor. Almanya Nazisi’nin yapmadığını belki iyonist İsrail yapıyor.
7 Ekim’i başlatan belki Hamas’a bağlı El Kassam Tugayları oldu. Ama bunu bütün Filistin halkı
için önemli bir dönemeç olarak görüyoruz. 7 Ekim, Filistin mücadelesi tarihinde eşi olmayan bir olay. Hatta Filistin direnişi için stratejik bir zafer olarak görüyoruz. Çünkü İsrail’in 1948’den beri yenilmeyen bir ordusu, yenilmeyen bir istihbaratı olduğu imajı var. 7 Ekim’de bunun doğru olmadığını gördük.
Şimdiye kadar yaşananlar zor olsa da bizim için önemli olan teslim olmamak. Biz toprağımızı savunacağız, biz halkımızı savunacağız. Belki yalnızız bu savaşta ama en azından Filistinliler olarak ayakta kalmaya ve mücadeleye devam edeceğiz.
Öbür taraftan bizim üzüldüğümüz şey, gerçekten Filistinliler yalnız bırakıldı. Ne Arap ülkeleri ne Müslüman ülkeler ne insan haklarını savunduğunu söyleyen Avrupa ülkeleri... Filistin halkını desteklemeyi bırakın, İsrail’in yanında durdukları açık ve net.
Katliamın boyutunun tırmanması ile birlikte emperyalistlerden ateşkes çağrıları geldi. Ancak aynı emperyalistler Siyonist rejime yönelik en küçük bir yaptırımı gündemlerine almıyorlar. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
ABD’nin tutumu bizi şaşırtmadı aslında. Biz Filistinliler olarak düşmanları tayin ettiğimiz zaman tabii ki ilk düşman Siyonist İsrail. İkincisi emperyalist güçler. Bir de Ortadoğu’da demokrasiye inanmayan gerici rejimler. Biz bunlara düşman gözüyle bakıyoruz.
7 Ekim olduğunda ikinci gün ABD uçaklarıyla, savaş gemileriyle anında ordaydı. ABD sadece İsrail’i desteklemedi, Gazze’de devam eden savaşın ortağı oldu. Belki binlerce ton silah verdi İsrail’e. Bunun yanında ABD askerleri zaten İsrail’in içinde bulunmaktadır. Sadece danışman olarak da değil, Gazze’nin içinde tüneller arayarak bu savaşın içinde yer aldılar.
Son haftalarda haberler çıktı, ateşkes yapılacak, yardım yapılacak gibi. Biz bunu inandırıcı bulmuyoruz. Biz ateşkes değil, bu savaşın bir an önce bitmesini istiyoruz. Bunun için bazı şartlarımız var. İlk talebimiz İsrail askerleri Gazze’den tamamen çekilecek. Ondan sonra esir takası yapılacak. Bizim İsrail cezaevlerinde 6 bin esirimiz var. Onlarla takas yapılacak. 7 Ekim’den sonra yine 5-6 bin esirimiz var.
Ateşkese şimdiye kadar ulaşılmadı. ABD’nin ciddi baskı yaptığını da görmüyoruz. Filistin halkı bunun zaten farkında. Biz ayakta durarak, savaşarak haklarımızı alacağız. Ne İsrail bize hak verecek ne ABD emperyalizmi bize hak verecek.
Türk sermaye devletinin Filistin halkının yanında olduğu yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye- İsrail ilişkilerinin durumu nedir?
Önce şunu söyleyeyim. Filistin halkını desteklemek lafla, bağırarak, ses yükselterek olmuyor. Gerçek adımlar lazım. Türkiye’nin İsrail’le ilişkisi 7 Ekim’den önce de vardı. Hatta gelişiyordu her konuda. 7 Ekim’den sonra da ilişkiler halen devam ediyor. Türkiye’den bazı yardımlar gidiyor ama Türkiye’den çıkan tüm yardım gemileri Mısır’a gidiyor, çoğu Gazze’ye gitmedi bu yardımların. Çünkü İsrail engelliyor.
İsrail’le doğal bir ilişki kurarak Filistin halkının yanında olamazsın. Ancak İsrail’le ilişkini kestiğin
anda baskıyı artırabilirsin. İsrail’le Türkiye arasındaki bazı anlaşmalar halen yürürlükte. Ve İsrail tarafından yapılan açıklamalara göre halen Türkiye’den gemiler İsrail’e gitmektedir. Azerbaycan petrolü Türkiye limanları üzerinden İsrail’e ulaşmaktadır. Yani Filistin halkının yanında olmak için gerçek bir adım atılmadığını görüyoruz.
Kimi gerici çevrelerin kimi şirketleri hedef alarak gündeme getirdikleri boykot çağrıları var. Bu çağrılar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Olabilir, belki öyle bir karar alındı. Ama bu gerçekçi değil. Bazı olaylar öyle oluyor ki, Filistin’i desteklemek isteyen insanların havasını almak için yapılan şeyler. Daha farklı şeyler yapılması lazım. Yani yetmiyor öyle Mc Donalds’ta protesto yapmak. Mesela İsrail’in ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan yakıt konusunda. Tanklarda, uçaklarda kullanılıyor o yakıt. Bu kesilseydi daha önemli bir şey olabilirdi.
Bazı şirketleri protesto etmek bundan daha önemliymiş gibi gösteriliyor. Hatta Türkiye’de sokakta bile o kadar protesto yapılmıyor. Avrupa ülkelerine baktığınız zaman Paris sokaklarında, Brüksel sokaklarında, hatta ABD sokaklarında yapılan protestolar bir baskı teşkil edebiliyor. Özellikle Arap ülkeleri ve Türkiye’de sokakta normal hayat devam ediyor. Bu da üzücü bir şey.
BDS yıllardır Siyonist rejimin dünyada tecrit edilmesi hedefiyle bir faaliyet yürüyor. Sizce Siyonist rejimin gerçek anlamda tecrit edilebilmesi için ne yapmak gerekiyor? BDS bu çerçevede nasıl bir çalışma yürütüyor?
2005’ten beri BDS bu faaliyetleri yürütüyor. Geldiği noktanın önemini İsrail’in tepkisinden anlıyoruz.
İsrail rejimi BDS hareketini büyük tehlike olarak görmektedir. Hatta kendi varlığını bile tehdit eden bir hareket olarak görmektedir. Değişik ülkelerde BDS’nin faaliyetine yasaklama çıkartmaya çalıştı. İsrail’in bu bakışı BDS’nin yaptığı işlerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. BDS’nin hedefi İsrail’in akademik, siyasi, kültürel, ekonomik olarak tecrit, izole edilmesi. Değişik ülkelerde bu işi becerdi. Özellikle İngiltere’de, hatta ABD’nin içinde de bazı önemli olaylar yapıldı.
Özellikle 7 Ekim’den sonra batı ülkelerinde güçlenen Filistin dayanışma hareketleri çok oldu. Türkiye’de boykot hareketi önemli adımlar attı. Özellikle İsrail’e yakıt gönderilen limanlarda, Mersin ve İstanbul’da protestolar yapıldı. Yankılandı bu olaylar. Zorlu gibi İsrail’le yakın işbirliği olan şirketlerin önünde protestolar yapıldı. Bunlara devam edilecek. Ayrıca Türkiye’den bazı belediyelerin İsrailli belediyelerle kardeşlik anlaşmaları var. Şimdiye kadar benim bildiğim Adana ve Antalya bu anlaşmalarını iptal ettiler. Kalan birkaç belediye var. Kadıköy Belediyesi, İzmir Belediyesi gibi. Bunları da önemli bir adım görmek lazım ve devam etmek lazım. BDS gerçekten önemli bir iş başardı ve önümüzdeki dönemde daha fazlasını da yapacaktır.
(Emeğin Kurtuluşu’nun 16-31 Mart tarihli 29. sayısından alınmıştır…)