hem de tarih suçu işlendi” vurgusu yapıldı.
“Geçmişi olmayanın geleceği olamaz” başlıklı yazılı açıklamada, Galata Kulesi’nin mülkiyetinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildiğinin 13 Mayıs’ta kamuoyuna duyurulduğu hatırlatıldı. Birkaç gün önce Galata Kulesi’nde yapılan tahribata dair şunlar ifade edildi:
“Başlatılan çalışmaların restorasyon mimarisinin temel kabullerine uygun gerçekleştirilmediği ortaya çıktı. Hilti tabir edilen delici aletlerin kullanıldığı görüntülerle sabitlendi. Hatta yapılan tespitlerde müdahalenin taşıyıcı duvarlarda olduğu anlaşıldı.
“Vurgulamak istiyoruz: Tarihi eserlerin korunması inşaat mühendisliğinin alt disiplinlerindendir. Koruma, deprem güvenliği konusunu içerdiği gibi mimariyi de kapsamaktadır. Özel bir bilim alanıdır; her aşamada uzmanlık ve hassasiyet gerektirmektedir Anlaşılan o ki, İstanbul’un simge yapılarından Galata Kulesi’nin restorasyonunda ne deprem güvenliğine ne de mimariye dikkat edilmiştir.
“Sözde çalışmanın restorasyon projesi olmadan başlatıldığı kamuoyuna yansımıştır. Bunun anlaşılması ve kabul edilmesi mümkün değildir. Tarihi eserlerin korunması, güçlendirilmesi Koruma Kurulu’ndan onay alınacak bir proje bağlamında gerçekleştirilmelidir. Bu, restorasyon ve güçlendirme çalışmalarının olmazsa olmazdır. Bu temel ilke çiğnenmiş, Galata Kulesi’nde kaçak çalışma yapılmıştır.”
“Açık bir suçla karşı karşıyayız. Hem kent hem de tarih suçu işlenmiştir” vurgusu yapılan açıklama, kaçak çalışmanın bir an önce durdurulması ve Galata Kulesi’ne taammüden kıyanların ortaya çıkarılması istenerek son buldu.