Ülke yeniden bir seçim atmosferi içine girdi. Büyüklü küçüklü tüm düzen partileri canhıraş bir çabayla 31 Mart günü gerçekleşecek olan yerel seçimlere hazırlanıyorlar. Ama ne hazırlanma!
Ölçüsüz vaatler, yalana ve aldatmacaya dayalı projeler birbirini izliyor. Kendisinin 21 yıldır iktidar olduğunu ve yüzlerce belediyeyi zaten elinde tuttuğunu “unutup”, yıllardır çözülmemiş sorunları bir çırpıda çözeceğini iddia eden de var. Elindeki onlarca belediyeye rağmen emekçiler için dişe dokunur bir şey yapmadıkları halde kentleri bu sefer cennete çevireceğini söyleyenler de…
Bunlara bakacak olursak, ulaşım/trafik sorununa çare bulacaklar, konut-ev ihtiyacını çözecekler, su-elektrik-doğalgaz faturalarını makul seviyelere çekecekler, eğitim ve sağlık alanında atılımlar yapacaklar, hava kirliliğini önleyecekler, altyapıyı geliştirecekler, yolsuzluğu bitirecekler, iş imkanları yaratacaklar, deprem için önlem alacaklar, vb… Üstelik bunların tümünü doğaya saygı içinde gerçekleştirecekler.
Kimsenin duymak istemediği, yanıtından özenle kaçtığı soruyu biz soralım. Peki madem bu sorunların herkes farkında, tüm adaylar da bunların nasıl çözüleceğini biliyor, o zaman neden bugüne kadar bu sorunlar çözülememiş?
Neden sağlıklı bir kentleşme planı olan, altyapısı tamamlanmış tek bir kent yok? Neden neredeyse bütün şehirlerimiz risk altındayken depreme karşı önlemler alınmıyor? Neden ulaşım, yol ve trafik sorunu çözülmüş tek bir kent bulmak mümkün değil? Neden milyonlarca emekçi, değil yaşanabilir bir konuta sahip olmak, kiralık bir ev bile bulmakta zorlanıyor?
Bütün bu sorunların cevabı basit aslında. Bu düzende insan, toplum ve doğa değil, kapitalizmin kâr yasası esastır. Yaşam alanlarımız ve en temel ihtiyaçlarımız sermaye için kâr ve rant kapısıdır. Sözde halka hizmet adına var olan yerel yönetimler bu rant paylaşımının en önemli alanlarından bir tanesidir. Düzen partileri arasında kıyasıya süregiden seçim mücadelesinin gerisinde bu vardır.
İşte bu yüzden, yaklaşan yerel seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamlarında, yaşadığımız kentlerin sorunlarının çözümünde esaslı bir değişiklik olmayacaktır. Düzen partilerinin altı boş vaatlerle yerel yönetimleri ele geçirmek ya da elde tutmak için yürüttüğü bu mücadele sadece bir rant kavgasıdır. Bütün mesele yerel kaynak ve imkanların hangi siyasal güç odakları ve onların hamisi olan hangi sermaye grupları tarafından kontrol edileceğidir.
Bunun tersini söyleyen her kim olursa olsun yalan söylemekte, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını köleleştiren bu baskı ve sömürü düzenine ilişkin gerçekleri karartmaya çalışmaktadır.
O zaman işçi sınıfı ve emekçiler tüm bu sorunlar karşısında çaresiz ve alternatifsiz midir?
Hayır değildir!
Bu ülkede tüm bu sorunları çözmek için yeterli zenginlik ve kaynak vardır. Sorun, işçi sınıfı ve emekçilerin alınteri ile yaratılan bu zenginliklerin sermaye sınıfının elinde ve tekelinde olmasıdır. Çözüm, işçi sınıfı önderliğinde emekçilerin toplumsal bir devrimle iktidarı ele alması, böylece tüm birikmiş zenginlikleri ve kaynakları emekçilerin hizmetine sunmasıdır. Ancak bu takdirde yerel hizmetler de dahil tüm temel sorunların tam ve kalıcı çözümü olanaklı hale gelir. Doğayı tahrip etmeden, çevreye zarar vermeden sağlıklı bir kentleşme, insanca yaşanacak bir gelecek ancak bu koşullarda mümkündür. Tüm bunlar ancak işçi sınıfının sosyalist iktidarı tarafından sağlanabilir. Bunun dışındaki her çözüm iddiası kaba bir yalan ve aldatmacadır.
(Emeğin Kurtuluşu 1-15 Mart 2024 tarihli 28. sayısından alınmıştır.)