Toplumun tüm alanları dinsel referanslarla şekillendirilmeye çalışılırken eğitim ve sağlık alanında da bu yönlü gerici adımlar atılıyor. OHAL'le birlikte böylesi gerici uygulamalar hız kazanırken hedef ise “dindar ve kindar nesil.”
Ardı ardına yapılan değişikliklerle eğitim müfredatındaki bilim ve felsefe derslerinin süresi kısaltılırken din dersleri ve “değerler eğitimi” adı altında gericiliği gençlere zerk eden derslerin sayısı ve süresi arttırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile gerici vakıf ve dernekler arasında imzalanan protokoller ile gerici kurumların okullarda istediği gibi propaganda yapabilmesinin önü düzlendi. “Sosyal etkinlik” adı altında Kuran okuma yarışmaları, Kuran kursları, cami ödevleri getirilirken, karma eğitim karşıtı uygulamalar birçok yerde görülmeye başlandı. İmamların eğitime dahil edilmesinin yanı sıra, kimi yerlerde aday öğretmenlere müftülük “ziyareti” ve “kutlu doğum haftası”na katılım zorunluluğu getirildi. İmam hatip liselerinin açılması kolaylaştırılırken, okullara mescit ve abdesthane zorunluluğu getirildi.
Sağlıkta çok yönlü gericilik
Sağlığın piyasalaştırılması sonucu sağlığa erişimin kısıtlanmasının yanında, dinci gericilik ile bilim ve akıl dışı uygulamalara imza atıldı. Ankara Tabip Odası'nın (ATO) 2007-2017 yıllarını kapsayan “Sağlıkta muhafazakârlaşma - Dinselleşme Güncesi” başlıklı çalışmasında, sağlık alanındaki kimi dinci gerici uygulamalar sıralandı. Kadınların kürtaja erişimi zorlaştırılırken iktidarın konuya bakışı 2013'te Sağlık Bakanlığı Müşaviri olan “Doktor” Ahmet Özdinç'in “Üniversite öğrencilerinin kürtaj başvurusundaki patlamasını görmezden mi geleceğiz” sözlerinde ifadesini buldu. Sağlık alanının dinsel referanslara göre şekillenmesi, kimi örneklerle uç noktalara vardı. Bunlardan biri Şişli Etfal Çocuk Hastanesi'nde ameliyat etmekte olduğu 3.5 yaşındaki çocuk hastayı ameliyat masasında bırakıp iftarını açmaya giden ve çocuğun 20 dakika daha fazla gereksiz genel anestezi almasına neden olan Ali İhsan Dokucu'nun, Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı olarak atanması oldu. “Helal süt” projesiyle “inançlı” kadınların sütlerinin süt bankasına aktarılması, “geleneksel ve tamamlayıcı tıp” adı altında kupa terapisi, hacamat, karyopraktik, maggot, müzikoterapi gibi yararı kanıtlanmamış uygulamaların öne sürülmesi diğer uygulamalar arasında yerini aldı. Ocak ayında Bartın Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği tarafından devlet hastanesinde “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Ünitesi” açıldı. Avrupa Birliği fonları gereğince hayata geçirilmek istenen süt bankası uygulaması ise “Anne sütü haramdır” kampanyaları ve AKP'lilerin “süt veren annenin ateist, komünist olmadığını nereden bileceğiz” gerekçeleriyle engellendi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'yla protokol imzalayarak Mayıs 2012'de sağlık alanına dahil oldu. Eğitim alanında olduğu gibi sağlık alanında da imamlar görevlendirildi. İmamlar “manevi bakım uzmanı” sıfatıyla kamu hastanelerinde görevlendirildi. İlahiyat fakültelerine ise “manevi bakım uzmanı” yetiştirme görevi verildi.