Eğitim Sen eğitim raporunu paylaştı

Eğitim Sen “2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu” başlıklı raporunda eğitimde sorunların sürdüğüne dikkat çekti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 15 Haziran 2023
  • 16:00

Eğitim Sen “2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu” başlıklı raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Ankara’da bulunan genel merkezinde paylaşılan raporda eğitimde yaşanan sorunların devam ettiği vurgulandı. Siyasi iktidarın eğitim alanında kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımların eğitimin tüm bileşenlerini doğrudan etkilediği belirtilen açıklamada eğitimdeki sorunlar sıralanarak sürdüğünün altı çizildi.

“Depremle birlikte eğitim sistemi enkaz altında”

Raporda depremle birlikte eğitim sisteminin de enkaz altında kaldığı belirtilerek 2021-22 öğretim yılı verilerine göre deprem bölgesinde 5-17 yaş grubunda yaklaşık 203 bin 483 çocuğun eğitim dışında kaldığı hatırlatıldı. Deprem bölgesinde eğitimin devam edebilmesinin barınma sorunuyla bağına ve aradan geçen süreye rağmen çözülmemiş olmasına dikkat çekilen raporda şunlar ifade edildi:

“Eğitim sürecinde sekteye uğrayacak bir dönemin eğitim hayatının tamamına etki etmesi kaçınılmaz görünmektedir. Deprem bölgesinde eğitim öğretimin sağlıklı ve güvenli ortamlarda sürdürülmesi için adımlar atılırken, öğrencilere ders çalışma ve etüt ortamlarının oluşturulması, bu ortamların profesyonel kişilerce koordine edilmesi ve depremden etkilenen öğrencilerin yakından takip edilmesi gerekiyor.”

Çocuk haklara yönelik tehditler

Çocuk haklarına yönelik uluslararası sözleşmelerin hatırlatıldığı raporda mevcut sistemin çocukların yararını değil kendi çıkarını gözettiği belirtildi. Özellikle özel eğitim alanındaki ve farklı dil, din, etnik kökendeki çocukların ayrımcılığa uğradığına dikkat çekilen raporda konuya ilişkin şunlar ifade edildi:

“Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi başta olmak üzere, çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenleme, çocukların eğitimden uzaklaşmasına ve işçi olarak çalışma yaşamına sürüklenmesine neden olmuştur. Çalışan çocukların bir bölümü tarım sektöründe ucuz iş gücü, bir bölümü de ücretsiz aile işçisi olmaktadır. Kız çocukları da benzer nedenlerle eğitim öğretimden uzaklaşarak iş gücüne kayıt dışı olarak katılmaktadır. Ayrıca anadilinde eğitim alamayan öğrencilerin okulda başarısız olarak eğitim dışına itilmeleri de okulu erken yaşta terk etmelerine neden olmaktadır. Artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocuklar göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır.”

“Beslenme sorunu büyümüştür”

Raporda şunlar ifade edildi:

Okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek hakkı devlet tarafından karşılanmalıdır. MEB, çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve eğitim sürecinin sağlıklı işlemesi için öğrencilerin beslenme sorununu çözmek için ayrı bir bütçe ayırmak durumundadır. Taşımalı eğitim yapan okullarda bile öğrencilerin beslenme sorunları çözülmüş değildir. Alım gücünün giderek düşmesi ve yoksullaşmanın artması ile birlikte öğrencilerin okuldaki beslenme sorununun önümüzdeki aylarda daha yakıcı bir hale gelmesi kaçınılmaz gözükmektedir.”

“Dinselleştirme politikaları yoğunlaşmıştır”

Eğitimdeki gerici politikalara dikkat çekilen raporda ÇEDES protokolü teşhir edildi. Yanı sıra çocuk ve gençlere yönelik baskı ve dayatmalar, karma eğitime karşı uygulamalar, zorunlu din dersi seviyesinin düşürülmesi, dini vakıfların ülkeyi sarması aktarılan raporda şunlar ifade edildi:

Devlet, eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalı, özellikle eğitim sistemini dini kurallara göre değil, bilimsel gerçekleri referans alarak ve çocukların üstün yararını gözeterek düzenlemelidir. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet ve diğer kurumlarla imzalanan ve fiilen ‘sıbyan mektebi’ işlevi gören bütün protokoller derhal iptal edilmelidir.”

“Eğitimde ticarileştirme politikaları sürmüştür”

Eğitimin toplumsal yaşamın tüm alanlarda olduğu gibi “serbest piyasa” anlayışına göre biçimlendirildiğine dikkat çekilen raporun devamında özel öğretime desteğin arttığı devlet okulların kaderine terk edildiği vurgulanarak şunlar denildi:

Eğitimde 4+4+4 dayatmasının sonrasında yıllar içinde devlet okullarının sayısı belirgin bir şekilde azalırken, her fırsatta kamu kaynakları ile desteklenen, çeşitli muafiyet ve istisnalar ile açılması teşvik edilen özel ilkokul ve ortaokul sayılarındaki artış sürmüştür.”

“ÖMK okullarda ayrımcılık yaratmıştır”

Öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunları MEB’in gündeminde olmadığı belirtilen raporda şu taleplere yer verildi:

“*ILO-UNESCO ortak metni olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı’nı esas alan yeni bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.

*Kamuda en düşük maaş yoksulluk sınırı üzerinde belirlenmelidir. 

*Mevcut ücret farkları derece ve kademe gibi kriterler dikkate alınarak, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi doğrultusunda düzenlenmelidir.

*Kamuda maaşlar başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve demokratik hak ve özgürlüklerimiz siyasi iktidarın ya da Cumhurbaşkanı’nın insafına bırakılmamalıdır.

*Sendikalarımızın ilk kurulduğu yıllardan bu yana temel talebimiz olan grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı yasal güvence altına alınmalıdır.”

***

Raporun sonuç bölümünde eğitimde sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı vurgulanarak şunlar ifade edildi:

“Eğitim alanında yaşanan sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir.”