Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu, Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi'nin İnsan Hakları Müzesi olması talebiyle basın toplantısı düzenledi. 78'liler Girişimi Derneği binasında yapılan toplantıda basın metnini 78'liler Girişimi sözcüsü Celalettin Can okudu.
Can, 12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'ndeki tutukluların özel politikalara tabi tutulduğunu ifade etti. Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde büyük çoğunluğu Kürt olan binlerce insanın bedensel ve ruhsal olarak örselendiğini vurgulayan Can, onlarca kişinin katledildiğini, yüzlercesinin ise sakat bırakıldığını belirtti. Can şöyle devam etti:
“Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar bu cezaevinde yatan Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve diğer halk toplulukların toplumsal hafızasında yoğun acı yüklü sembolik bir yer edindi. Türkiye’de 1980-84 döneminde bu cezaevinde yatmış olanların tanıklıkları, bu cezaevinin çok özel bir rejime tabi, bir tür toplama ve işkence kampı işlevi gördüğünü hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösteriyor.”
Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan vahşetin sorumluları hakkında şimdiye kadar hiçbir şekilde işlem yapılmadığının altını çizen Can, yaşanan bu derin adaletsizlik ve vicdansızlığın tarihe not olarak geçtiğini belirti. Yaşanan acıların tekrarlanamaması için tüm ülkenin ve toplumun hakikatle yüzleşmesi bakımından Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevinin özel ve kritik bir anlama sahip olduğunu aktaran Can, “’Bir daha asla!’ diyebilmek için kötülüğün sembolü haline gelmiş olan bu tip ve benzeri mekanları koruyarak, iyiliğin sembolü haline dönüştürebilmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Bir halkın hafızasıdır”
Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi’nin yıkılarak okul ve kültür evine dönüştürülerek yaşananların unutturulmayacağını kaydeden Can şunları ifade etti:
“Bilinmelidir ki bu cezaevi bir halkın tarihi, bir döneminin hafızasıdır. Toplumsal tarihte ve halkın belleğinde unutulmayacak derin izler bırakmıştır bu cezaevi. Böylesi bir unutma tutumu halkı hafızasızlığa mahkûm etmekten başka, mağdurlar ve yakınları açısından kabul edilemez bir toplumsal hadsizlik, bir saygısızlık oluyor. Diyarbakır Cezaevi’ne karşı duyarlı aydınlar, insan hakları kuruluşları, 78’liler ve sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, elbette en evvel bölge halkı ‘Kültür merkezi’ ve Hafıza bölümü cilası üzerinden bir dönemin toplumsal hafızasını yok etme politikasını kabul etmiyoruz.”
Diyarbakır Cezaevi'nin yapı olarak korunmasını talep ettiklerini aktaran Can son olarak şunları söyledi:
“Talebimiz yaşanmışlıkları sergileyen, mağdurları onurlandıran, toplumu eğiten, dolayısıyla toplumsal hafızanın olumlu ve yapıcı yönden yeniden kurulmasına katkıda bulunan, barış ve kardeşlik sembolü bir İnsan Hakları Müzesi'ne dönüştürülmesidir.”