Diyanet: Dikta rejimin aparatı

DİB elbette her zaman dünyevi işlerle iştigal etti. Varlık gerekçesi de budur zaten. Her zaman iktidarın aparatı da olmuştur. Buna rağmen kepazeliği hiçbir zaman bu boyuta taşımamıştı. Saray rejimindeki kokuşma, doğal ki sistemin tüm kurumlarını sarmıştır. Performansıyla dikkat çeken DİB, bu zehirli iklimde rejimin bir numaralı aparatı olduğunu bileğinin hakkıyla ispatlıyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Ocak 2020
  • 14:49

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) ismine bakanlar, bu kurumun dünyevi işlerden çok uhrevi işlerle meşgul olduğunu sanabilir. Oysa durum tam tersi. Ahiret işleriyle pek alakadar olmayan DİB, dünyevi işlere pek meraklı. İlgilendiği dünyevi işler de öyle sıradan şeyler değil. Ekonomi, siyaset, iktidar, lüks, rant gibi alanlarda at koşturan DİB’in son fetvası faizle ilgili oldu.

Son fetvasıyla “faiz haramdır” diyen DİB’in “Din İşleri Yüksek Kurulu”, bir istisna olduğunu da keşfetti. Fetvada yeni olan faizin haram ilan edilmesi değil, TOKİ’den daire almak koşuluyla faizin helal kılınmasıdır. Bu kepazelik tartışma konusu olunca, ultra lüks makam araçlarına düşkünlüğüyle bilinen DİB Başkanı Ali Erbaş’ın sahneye çıkıp söz konusu fetvayı savunması, rezaletin nasıl da diz boyu olduğunu gözler önüne serdi.  

AKP-saray rejimine hizmet aşkıyla yanıp-tutuşan Ali Erbaş, fetvayı şu ifadelerle savundu:

“Din İşleri Yüksek Kurulu” çok köklü bir birimdir. Din İşleri Yüksek Kuruluna kurulduğu günden bugüne kadar yanlış bir fetvayı hiç kimse verdirtememiştir. Din İşleri Yüksek Kurulu bu kadar bağımsızdır. Böyle bir fetva verdiyse bana da 'Din İşleri Yüksek Kurulunun verdiği bu fetva doğrudur.' demek düşer. Milletimize de bunu demek düşer. Aksini iddia etmek Din İşleri Yüksek Kurulunu oluşturan 16 ilim adamına haksızlıktır.”

Ali Erbaş, “bağımsız 16 ilim adamı” için kalkan oluyor. Ne de olsa bu “ilim adamları” konut satışları düşen saray rejiminin TOKİ’sini kurtarmak için cansiperane çalışıyor. TOKİ’yi kurtarmak adına Kuran’ı eğip-büküyor, dini-Allah’ı kullanmakta bile beis görmüyorlar. A. Erbaş’a da bu “mücahitler” kurulunu savunma utancı düşüyor.  

DİB elbette her zaman dünyevi işlerle iştigal etti. Varlık gerekçesi de budur zaten. Her zaman iktidarın aparatı da olmuştur. Buna rağmen kepazeliği hiçbir zaman bu boyuta taşımamıştı. Saray rejimindeki kokuşma, doğal ki sistemin tüm kurumlarını sarmıştır. Performansıyla dikkat çeken DİB, bu zehirli iklimde rejimin bir numaralı aparatı olduğunu bileğinin hakkıyla ispatlıyor.