Devrimci basına sahip çıkalım!

Gerçekleri anlatan onurlu basın emekçilerine sahip çıkmak büyük bir önem taşıyor. Tüm işçi ve emekçilerin, devletin tüm saldırılarının hedefinde olmasına rağmen işçi sınıfının haklı davasının bir kürsüsü olan devrimci sosyalist basını kendi sesleri olarak görmeleri ve sahiplenmeleri gerekiyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Aralık 2018
  • 07:09

Milyonlarca işçi ve emekçinin emeği üzerinden geçinenler, kendi çıkarları için toplumu yapay ayrımlarla kutuplaştıranlar, gerçekleri ters yüz edip emekçi kitleleri manipüle etmeyi, hatta çoğu zaman alenen yalan söylemeyi görev bilirler. Bu yüzden halkın doğru haber alma hakkını savunan; sınıfa çok uzağındaki pembe bir dünyayı değil, yaşamın gerçeklerini ve kurtuluş yolunu gösteren yayınlara tahammül edemezler. Kapatılan onlarca gazete ve dergi, basılan yayınevleri ve matbaalar, katledilen, hapishanelere doldurulan onlarca gazeteci bunun kanıtıdır. Halihazırda çok sınırlı olan demokratik kazanımlara bile göz diken tek adam diktasına dayalı bir rejimin oturtulmaya çalışıldığı bu süreçte ise bırakalım emekçilerden yana bir yayın çizgisi izlemeyi, olduğu haliyle gerçeği anlatmak dahi suç haline geldi.

Bugünün Türkiye’sinde medyada tek ses egemen: İktidarın sesi. Demirören’in Aydın Doğan’a ait tüm görsel ve basılı basını satın almasıyla basında ton farkı dahi olmaksızın tek ses sağlandı. Açıktan gerici sermaye iktidarının borazanlığını yapan medyanın geldiği hal, sağlıklı bakan her göz için içler acısı. Hiçbir ilke ve değerin kalmadığı, gazetecilerin iktidarın avukatlığına soyunduğu, yazar takımının kalemini sattığı mevcut tabloda bu mesleğin onuruna dair bir iz bulmak mümkün değil. Hal böyleyken biat etmeyenlerin mekanı da hapishaneler oluyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2017 yılına dair sunduğu rapora göre dünya genelinde 326 gazeteci mesleğini yaptığı için tutuklu ve bu tutsak gazetecilerin yarısı Türkiye, Çin, Suriye, İran ve Vietnam’da. Yani Türkiye gazeteci tutuklamada dünyada ilk beşte. Sermaye devletinin saldırılarının ilk hedefi ise hiç kuşkusuz devrimci-ilerici basın ve Kürt basını oluyor. Musa Anterlerden Metin Göktepelere gerçeği söylemenin bedelini canıyla ödemeyi bilmiş bir gelenek olarak devrimci-ilerici basın emekçileri hakikati haykırmaya devam ediyor.

Bunların yanı sıra içinde bulunduğumuz ekonomik krizden basın emekçileri de etkileniyor. Son yapılan yasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlanan TRT’de “ihtiyaç fazlası personel” olduğu gerekçesiyle 1.800 kişi zorunlu olarak emekli edildi. Şimdi de 3 bin çalışanın çeşitli illere ve kurumlara sürgünü gündemde. Sürgünü kabul etmeyen TRT çalışanları ise, “Diğer kamu kurumlarına gönderilmeyenler, TRT’de kadrolu çalıştırılmayacak, ‘Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Personel’ olarak istihdam edilecek” denilerek, güvencesiz çalışma ile tehdit ediliyor. Buna göre önlerine 3 ilden oluşan bir liste sunulan TRT çalışanları tercihlerini yaparak bir yıl içinde farklı illere ve yeni kurumlarına sürgün edilecekler.

Konu ile ilgili açıklama yapan Haber Sen Genel Sekreteri Burak Ustaoğlu haklı olarak alanlarında deneyimli sanatçı, haberci ve yayıncıların hangi devlet kurumlarında ne gibi işleri yapacaklarını soruyor. TRT’nin bu soruya bir cevabı yok elbette. Doğan Medya’nın Demirörenlere geçişi döneminde de Doğan Medya’da çalışan basın emekçilerinin sendika hakkına saldırılmış, birçok işten çıkarma yaşanmıştı. Sözün kısası yaşanan ekonomik krizin bedelinden tüm emekçiler gibi basın emekçileri de payına düşeni alıyor.

Tablo böyleyken gerçekleri anlatan onurlu basın emekçilerine sahip çıkmak büyük bir önem taşıyor. Tüm işçi ve emekçilerin, devletin tüm saldırılarının hedefinde olmasına rağmen işçi sınıfının haklı davasının bir kürsüsü olan devrimci sosyalist basını kendi sesleri olarak görmeleri ve sahiplenmeleri gerekiyor.

Y. Leyla

İLİŞKİLİ HABERLER