Sözlüklerde yer alan sosyolojik, politik her kavrama sınıflar üzerinden bakmak gerekiyor. Demokrasi kavramı misal; şimdilerde deyim yerindeyse ağızlarda sakız ediliyor. İşçi demokrasisi gibi, ayırt edici bir şekilde ifade edilmeyen demokrasi, doğal olarak iktidardaki sınıf için demokrasi anlamına gelecektir, yani burjuva demokrasisi. Sözlükleri bile iktidardaki sınıf yazdırdığı için hemen her kavram iktidardaki sınıf, sermaye sınıfı lehine bir tanımlamadan ibarettir.
Sözlüklerde “insani” kavramı da –eğer varsa- aynı durumdadır. Ama yazılan sözler tümüyle yalan. Çünkü kapitalizmde insani denecek hiçbir şey yoktur. Öyle ki kapitalistler eğer uzayda yaşama yolunu bulmadılarsa, küresel ısınmayla kendilerinin de yaşadığı dünyayı yok ediyorlar. Daha daha çok kâr için doğayı, dünyayı katlediyorlar.
Peki doğayı katlederken, insani diye nitelenecek bir şey yapıyorlar mı? Çok uzağa ve geçmişe değil, hemen güneyimize, bugün Suriye’ye bakalım. Emperyalistler Ortadoğu, yani petrol üzerinde hegemonya kurmak için Suriye halklarını ya bizzat, ya da ÖSO ve IŞİD gibi taşeron çeteleriyle katlediyorlar. Katliamdan kaçabilenler insanca yaşayabiliyor mu? Bu soruya onurlu hiç kimse yüzü kızarmadan, evet, diyemez. Açlık sınırının daha altında ücretle, çadırlarda veya 3-4 aile aynı evde kalırken, insani bir durumdan söz edilebilir mi?
Sadece mülteciler değil, misal Türkiye’de yerleşik olarak yaşayan emekçiler, iş bulabildiği koşulda aç, sefil yaşarken, iş cinayetlerine de kurban gidiyor. Misal Türkiye dedik, çünkü kapitalist, emperyalist her ülkede durum aynı.
İnsani kavramını dolu dolu kullanabilmek için üretim araçlarındaki özel mülkiyeti kaldırıp, toplumsal mülkiyete dönüştürmek, olmazsa olmaz bir kuraldır. Ancak o zaman insanı yok sayan ve yok eden kâr, sömürü gibi kavramlar ortadan kalkabilir. Bu da tanrısı para olan sermaye sınıfını iktidardan devirmekle mümkün.
İnsan ve insani kavramlarının içi devrimle, sosyalizmde dolar. Sosyalizmde üretim toplumun ihtiyaçlarına göre olacağı için ne yoğun çalışmaya, ne de üç kuruş için insan hayatını hiçe sayan çalışma koşullarına gerek vardır. Gerek olmadığı gibi çalışma koşulları sürekli iyileştirmeye çalışılacaktır. Sömürünün, sömürenin olmadığı bir dünyada her renkten ve dilden insanlar kardeşçe yaşayabilecektir.
Özetle söylemek istediğimiz, devrim ve insan iç içedir.
M. Kurşun