Türk sermaye devletinin temsilcileri “operasyonlar sürecek” diyerek savaş ve saldırganlığı tırmandırırken Başbakanlık Koordinasyon Merkezi de son duruma dair kısa bir açıklama yaptı.

Ev baskınları IŞİD’i hedeflemiyor!

Sermaye devleti IŞİD’i gerekçe göstererek ev baskını, gözaltı ve tutuklamalarla kendi terörünü meşrulaştırmaya çalışırken, Başbakanlık 24 Temmuz’dan bugüne kadar 39 ilde yapılan operasyonlarda toplam gözaltı sayısını 1302 olarak açıkladı. Yalnızca toplam sayıyı vererek “IŞİD’e karşıtlığı”nın da üstünü örtmeye çalışanların ikiyüzlülüğü ise detaylara indikçe apaçık bir şekilde gözler önüne seriliyor.

IŞİD’çiler ellerini kollarını sallayarak “göstermelik” gözaltılarla adeta polis tarafından “gezmeye” götürülürken ilerici ve devrimci güçler darp ediliyor, kapıları kırılıyor, evleri darmadağın ediliyor, hatta Günay Özarslan’ın evine yapılan baskında olduğu gibi polis tarafından infaz ediliyor. Diğer yandan, gözaltılar arasında IŞİD’çilerin sayısının azınlıkta olduğu gerçeği de IŞİD’çilerin operasyonların hedefi olmadığını gösteriyor. Bunun yanında, IŞİD’in operasyonlara dair herhangi bir açıklama yapmaması, “IŞİD’e karşı olduğunu” iddia eden Türk sermaye devletine yönelik hiçbir adım atmaması gibi detaylar da Türk sermaye devletiyle IŞİD’in adeta işbirliğini sürdürdüğünün diğer göstergeleri.

Hava harekatı da IŞİD’e değil!

Bununla birlikte Kandil başta olmak üzere Türkiye içinde ve dışında yer alan PKK sığınak, barınak, depo, lojistik nokta, barınma alanları ve mağaralarına yönelik TSK’nın hava harekatları ve bombardımanları da son hızıyla sürüyor. Başbakanlık’ın yaptığı açıklamada son olarak 28 Temmuz’u 29 Temmuz’a bağlayan gece boyunca Zap, Metina, Gara, Avaşin-Basyan, Hakurk ve Kandil’de bombardımanlar yapıldığı duyuruldu.

Hava operasyonlarına dair detaylar da hedefte PKK’nin olduğunu, IŞİD’e ilk günlerde yapılan birkaç bombalamanın ötesinde pek dokunulmadığını gösteriyor. Ayrıca, IŞİD de kendilerine yönelik yapılan hava operasyonuyla bombalanan sığınağın daha önceden terk edilmiş olduğunu açıklamıştı. Bütün bunların ötesinde, Kürt hareketinin IŞİD’e karşı mücadelede aldığı mesafe ve Batı Kürdistan’da Türkiye sınırında elde ettiği kazanımlar Türk sermaye devletini “rahatsız” ediyor. Bu yüzden Türk sermaye devletinin politikası, IŞİD’i bahane etmek ve içerisine nüfuz edebildiği IŞİD gibi bir örgüte göstermelik “operasyon” düzenlemek oluyor. Bu kılıfla da hem IŞİD’i hem de kendi düzenini tehdit eden Kürt hareketine, devrimci ve ilerici güçlere saldırıyor.