Deniz Yücel davası, burjuva yargısı ya da kral çıplak

Bu tahliye sadece bir örnektir. Zira, adalet denilen trajedi, komedi karışımı oyun çeşitli mecralarda sahnelenmeye devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Şubat 2018
  • 15:44

Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in 13 Şubat tarihinde mahkemenin verdiği “tutukluluğuna devam” kararı 16 Şubat tarihinde eline ulaştı. Yücel, aynı gün tahliye edildi. Peki bu üç günde neler oldu da ‘bağımsız’ yargı Deniz Yücel’i tahliye etti?

Hemen söyleyelim: Türkiye Almanya arasındaki pazarlık belirli bir evreye geldi ve anlaşma sağlandı. Belki de hakimin bile haberi olmadan Deniz Yücel tahliye edildi...

Alman Dışişleri Bakanı’nın Erdoğan ile biri Roma’da bir diğeri Türkiye’de olmak üzere iki kez görüştüğü belirtiliyor. İlişkilerin normalleştirilmesi için Almanya’nın sunduğu şartlardan birisinin ise Yücel’in tahliyesi olduğu çok açık.

Deniz Yücel’in tutukluluğunu en başından beri bir koz olarak kullanan Erdoğan, “Merkel, ziyaretime geldiğinde onu bırakmamızı istiyor. Dedim ki ‘Bizde yargı bağımsızdır, bırakamayız’. Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan, terörist. Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla!” sözleriyle sahte kabadayılığa devam etmişti.

Bir yıl boyunca tutuklu bulunmasına rağmen henüz iddianamesi bile hazırlanmayan, serbest bırakılması için hakimin kararının değil, iki ülke arasındaki pazarlığın sona ermesinin beklendiği bu olayda, yargının devletin elinde nasıl bir enstrüman olarak kullanıldığını, bugün için Erdoğan ve AKP’sinin elinde nasıl bir oyuncak olduğunu açıkça görmekteyiz.

Bir örnek daha verecek olursak, Almanya’nın Türkiye başkonsolosunun tahliyeden birkaç gün önce aldığı haberle tatilini yarıda keserek Türkiye’ye gelişi, Deniz Yücel’i Almanya’ya götürecek özel uçağın önceden tutulması, yine tahliyeden birkaç gün önce Almanya’nın ARD televizyonuna bir mülakat veren Başbakan’ın, “Ümit ederim kısa sürede serbest kalmış olur. Kısa sürede bir gelişme olacağı kanaatindeyim” sözü tahliyeden en son Deniz Yücel’i serbest bırakan hakimlerin haberinin olduğunu gösteriyor bizlere...

Binali Yıldırım pazarlığın önemini ‘yerli ve milli’ Altay tanklarını tanıtırken ifade etmemiş miydi zaten? Tankların önemli makineleri ve aksamları Almanya’dan geliyor, daha basit parçalar Türkiye’de üretiliyor diyordu. Göklere sığdıramadıkları tankları için Almanya’ya muhtaç olduklarını açıkça dile getiriyordu. 7 milyar avroluk bir silah anlaşmasından vazgeçmek istemeyen Alman silah tekeli Rheinmetall’in de Alman hükümetini sıkıştırıyor olması ise bir başka ihtimal.

Elbette bu tahliye sadece bir örnektir. Zira, adalet denilen trajedi, komedi karışımı oyun çeşitli mecralarda sahnelenmeye devam ediyor.

R. U. Kurşun