Katleden devlettir, hesabını soracağız!
Buğday tarlalarında ölen gencecik başaklar.
Arpa tarlalarında kesilen başlar, kollar. Yanmış insanlar... Kanları damlaya damlaya panzerlerin önüne katılanlar. Elleri, ağızları bağlanıp vurulanlar... Amacı iyileştirmek, yaşatmak olmayan doktor önlüklü cellatların gezdiği hastanelerde ölüm saçanlar...
Dersim, Çorum, Maraş, Sivas...
Suruç, Ankara, Diyarbakır, Cizre...
Yerler değişiyor, yıllar değişiyor. Emeğe vurulmuş sömürü prangalarının parçalanmaması için aynı kanlı senaryolar yazılıyor, aynı barbarlık sahneleniyor. Bir avuç asalağın zenginliği uğruna milyonlara dayatılan köleliğin daim olması için vahşi katliamlar tekrar tekrar güncelleniyor.
Dünün aynasında bugün
Sermaye devletinin tarihi katliamlarla örülüdür. Öyle ki, burjuva cumhuriyetin temelinde komünistlerin ve mazlum halkların kanı bulunmaktadır.
Sermaye devletinin gerçekleştirdiği vahşi katliamlardan birisi de bundan 40 yıl önce, Çorum’da 1980 yılında yaşandı. 1980 askeri faşist darbesinin ön günlerinde 28 Mayıs 1980’de başlayıp, 5 Temmuz’a kadar süren Çorum Katliamı devletin kanlı pratiklerinden birisi olarak tarihe geçti. ABD’nin Türkiye Büyük Elçiliği’nde görevli olan Robert Alexandir Peck (CIA görevlisi) Maraş Katliamı'nda olduğu gibi Çorum’da da iş başında idi.
Çorum Katliamı'nın fitili Ankara’da MHP Genel Başkanı Gün Sazak’ın vurulmasıyla ateşlenir. Sonrasında MHP’li, ülkücü, islamcı faşistler devletin önceden planladığı ve yönlendirdiği gibi sokaklara dökülür. Alevilerin camileri yaktığı söylentileri yayılmaya başlar. Medya üzerinden de işçi ve emekçilerin dini duyguları istismar edilip, yalan haberlerle toplum kışkırtılır.
28 Mayıs günü Çorum’un en işlek caddelerinde faşistler terör estirir. Alevi, solcu esnaflar dövülür, işyerleri yağmalanır. Dönemin demokrat gazetesi olan Çorum gazetesine ve Bahar Kitapevi’ne saldırı gerçekleştirilir. Faşist çeteler devlet tarafından Alevilerin yaşadığı Milönü Mahallesi'ne yönlendirilir, Milönü Mahallesi'ndeki emekçiler ise barikatlar kurarak faşistlere yanıt verir ve saldırılara karşı direnirler. Vali sokağa çıkma yasağı ilan eder ve kolluk güçlerine barikatların kaldırılması emrini verir. Çorum’a giden yollar faşistler ve devlet tarafından kapatılır, telefon hatları kesilerek insanların başka şehirde yaşayan yakınlarına ulaşımı engellenir. Faşistler sokaklarda rahat bir şekilde dolaşmaya devam eder ve polisle iş birliği içinde saldırılarını sürdürür. Katliam süresince 57 insan yaşamını yitirir.
Katliamın sırasında buğday tarlalarında hamile kadınların, gençlerin, yaşlıların elleri kolları bağlı şekilde işkence edilmiş cesetleri toplandı bir bir. Tüm bunlara rağmen Çorum’un emekçi halkı devrimcilerle omuz omuza vererek büyük bir direnişin altına imza attı. Sokak sokak, barikat barikat dövüştü. Katliam, kendi bağrında direnişi büyüttü, buğday tarlalarına ekilen tohumlar yeşerdi ve direnç oldu bugünlere.
Şimdi sıra bu direnç damarına tutunarak Çorum’un ve diğer tüm katliamların hesabını sormakta. Şimdi sıra buğday tanelerinde yaşamı bugüne devredenlerin umudunu gerçek kılmakta.
S. Gül