Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı, 79 gün boyunca devam edip, 2 Mart 2016’da kaldırıldı. Bu süre zarfında 131 bin nüfusu bulunan ilçenin 11 mahallesi tamamen giriş-çıkışlara kapatılırken, yine telefon, internet ve elektrik hatları kesildi. Kentin yüksek kesimlerine yerleştirilen tanklarla Cudi, Nur, Sur ve Yafes mahalleleri top atışlarıyla vuruldu. Yasağın 20. gününden sonra ilçeden 110 bine yakın insan göç etmek zorunda kaldı.
288 kişi öldürüldü
Yasak süresince birçok yaralı hastaneye kaldırılamadığı ve ambulans gitmediği için hayatını kaybetti. İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, kent genelinde 288 kişi yaşamını yitirdi.
177 kişi bodrumlarda katledildi
Bunlardan 177’si sığındıkları evlerin bodrum katlarında 7 Şubat 2016 günü katledildi. Hazırlanan raporlarda, bodrumlarda can veren insanların önce ateşli silahlarla öldürüldüğü ardından yakıldığı bilgileri yer aldı.
Kayıp cenazeler
Mezopotamya Ajansı'nda yer alan Zeynep Durgut'un haberine göre bodrumlarda hayatını kaybeden 14 kişiye ait cenazelerin nerede olduğu konusunda hiçbir bilgi yok. Ailelerinin cenazelerine ulaşılamadığı bu 14 kişinin isimleri şunlar: Feride Yıldız, Mardin Çelebi, Hacer Aslan, Osman Gökhan, Hüseyin Derviş, Servet Aslan, İdris Susin, Ali Aslan, Cemal Pürlek, Emrah Aşkan, Osman Esmeray, Mustafa Keçanlu, Emrah Aşkın ve Sakine Durmiş.
Kayıp cenazelerin, diğer cenazelerle birlikte 7 ayrı kentteki “kimsesizler mezarlıklarına” defnedilmiş olabileceği tahmin ediliyor.
Cizre’deki yasak boyunca en çok yıkım fazla Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahallelerinde yaşandı. Dört mahallenin yüzde 80’i saldırılar sonucunda yok edildi. 500 civarında binanın tamamı yıkılırken, 2 bini aşkın bina ise hasar gördü. Yasağın ardından “sağlam” raporu verilen 500 ev daha Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve valiliğin talimatıyla yıktırıldı.
177 insanın katledildiği bodrumların olduğu binalar da yerle bir edildi, yerlerine hızla Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından konut yapıldı. TOKİ, yakılan ve yıkılan yapılar yerine 6 bin 500 adet konut ve bine yakın iş yeri yaptı.
Sığındıkları evlerin bodrum katlarında katledilen 177 insandan biri Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’tu. Tunç ve beraberindekiler, asker ve polislerin megafonla “teslim olun” çağrılarına rağmen “ellerine beyaz bayrak” alıp bodrumlardan çıkmayı kabul etmedi ve yakılarak katledildi.
Cizre’de defnedilmesine izin verilmeyen Tunç’un cenazesi Şırnak’ta toprağa verilmek zorunda kalındı.
Yasak sürecinde yaşadıklarını anlatan eşi Zeynep Tunç, neden olunan ölümlere dair adalet arayışlarından vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.
'Verdiğim sözü yerine getireceğim' dedi
Mehmet Tunç’un sokağa çıkma yasağından önce siyasi çalışmalarından dolayı tutuklanıp, cezaevine girdiğini hatırlatan eşi Zeynep Tunç, hapishaneden çıktıktan kendisinden bir iş bulup çalışmasını istediğinde eşinden “Ben bu mücadeleye ve davaya söz verdim. Verdiğim sözü de yerine getireceğim. Üstüme düşen sorumluluğu sonuna kadar yerine getireceğim” yanıtı aldığını paylaştı.
Tunç, “Her seferinde bana ‘Zeynep artık çocuklarımız büyüdü ve artık bana ihtiyacınız yok. Artık beni hesaba katmayın’ diyordu. Cezaevinden çıktıktan 3 ay sonra da Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasak ilan edildikten sonra benimle vedalaştı, ara sıra bizleri ziyaret ediyordu” diye belirtti.
Cizre'den çıkmak istemiyordum'
Yasağın 7. gününde su depoları patlatıldığı için evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını anlatan Zeynep Tunç, sonrasında yaşandıklarını şu sözlerle dile getirdi: “Gittiğimiz o mahalle de tanklarla vuruluyordu. Günlerce, haftalarca elektriksiz ve aç kaldık. Artık çocuklarımızın psikolojisi bozulmuştu. Mehmet’in annesi, çocukları alıp Cizre’den çıkmamı istedi. O esnada çıkmak istemiyordum ama çocuklarımdan kaynaklı çıkmak zorunda kaldım. Fakat Mehmet’e Cizre’den çıktığımı söylemedim. Nasıl olduysa hissetti tam çıkacağım gün beni telefonla aradı ve ‘neredesiniz?’ diye sordu. Ben de ona; ‘Çocukları alıp, Şırnak’a geçiyoruz’ dedim. O gün Cizre’den çıktığım için kendimi hiç affetmedim. Mehmet ne zaman televizyona bağlansa, onun yaşadığını öğreniyordum ve mutlu oluyordum”
'Onları kurtaramadık'
Çocuklarıyla bir süre sonra tekrar Cizre’ye geri geldiklerini belirten Tunç, her aradığında iyi olduklarını söyleyen eşine ‘Sizin için ne yapmalıyız?’ diye sorduğunda ‘Halk toplanıp bodrumlara gelip bu yaralıları kurtarsın’ yanıtı olduğunu ifade etti. Fakat ilçede kimsenin kalmadığını belirten Tunç, “Cizre’deydik ama elimizden hiçbir şey gelmiyordu ve onları kurtaramadık” dedi.
"Yaralarımızasla kabuk bağlamayacak"
“Bizim yaşadıklarımızı kimse yaşamasın” diyen Tunç, üzerinden geçen 5 yılda sonuç alamasalar da adalet arayışlarından vazgeçmeyeceklerini “Vallahi de billahi de biz onlardan korkmuyoruz. Bu zulüm karşısında bir an olsun baş eğmedik, baş eğmeyeceğiz. Yaşadığımız müddetçe bu davanın takipçisi olacağız. Torunlarımızın torunlarına da bu katliamı anlatıp, asla unutturmayacağız. Bu yaralarımız hiçbir zaman kabuk bağlamayacaktır” sözleriyle dile getirdi.