Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlalleri İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Hapishaneler Komisyonu tarafından raporlaştırıldı. Komisyon üyesi Avukat Nagehan Avçil’in cezaevine yaptığı ziyaret sonrası hazırlanan raporda, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ile hak ihlalleri ve bununla birlikte cezaevinde kalan tutuklu yakınlarının yaptığı başvurularının da arttığına dikkat çekildi.
‘Piyasa fiyatından yüksek olabilir!’
Mezopotamya Ajansı’ndan Yasin Kobulan’ın haberine göre, Antalya L Tipi Cezaevi’nin OHAL’in hemen sonrasında işkence ile gündeme geldiği ve hak ihlallerinin arttığına yer verilen raporda, “OHAL’den bu yana mahpuslara aileleri ve yakınları tarafından gönderilen kitaplar teslim edilmemekte, hapishane idaresi mahpusların talep ettiği kitapları aylar sonra temin etmektedir. Mahpuslara temin edilen kitapların piyasadaki fiyatından iki katı fiyatına satıldığı mahpuslar tarafından bildirilmektedir” bilgisi yer aldı.
Cezaevi Müdürü Tuncay Avanaş ile gerçekleştirilen görüşmede, bu iddianın da sorulduğu ve “Piyasadaki fiyattan bir miktar yüksek olabilir” yanıtı alındığı paylaşıldı. Yine uygulamayla ilgili cezaevi yönetiminin avukatlara kanuni bir gerekçe sunamadığı belirtilen raporda, yapılan görüşmenin Cezaevi Müdürü Avanaş’ın “saldırgan tavrı ve üslubu ve nezaket dışı söylemleri” nedeniyle yarıda sonlandırıldığı kaydedildi.
Raporda, tutukluların aile telefon görüşmelerinin idarenin keyfi tutumuna bağlı olduğu, açık görüş haklarının da iki ayda bir uygulandığı belirtildi.
Hak ihlalleri sıralandı
Raporda, cezaevinde kalan tutukluların dile getirdikleri hak ihlalleri şu şekilde sıralandı:
“* Havalandırma kapıların geç açılıp erken kapatılması ve bu esnada infaz koruma memurlarının mahpusları provoke edici davranışları,
* Siyasi mahpusların koğuş değişikliği taleplerinin yerine getirilmemesi,
* Mahpusların APS ve iadeli taahhütlü mektupları dışında mektuplarının ‘kayboldu’ bahanesi ile gönderilmemesi, sivil toplum kuruluşlarına ve basın yayın kuruluşlarına mektuplarının hiç gönderilmemesi,
* Telefon hakkının 15 günde bir, aile açık görüşlerinin iki ayda bir olarak hukuk dışı sınırlandırılması,
* Ortak etkinliklerin gerçekleşmemesi,
* Mahpusların talep dilekçelerinin işleme konulmaması ve mahpuslara dilekçe kayıt numarasının verilmemesi,
* Koğuşlarda keyfi arama ve arama esnasında onur kırıcı davranışlar, arama esnasında mahpusların eşyalarına zarar verilmesi,
* Mahpusların aileleri tarafından kargo ile gönderilen eşyaların mahpuslardan habersiz ailelerine iade edilmesi,
* Mahpusların yazdıkları, deneme, roman, öykü gibi çalışmalara tutanak tutulmaksızın el konulması ve iade edilmemesi,
* Mahpusların hastaneye ve mahkemeye sevkleri sırasında asker ve memurların mahpusları provoke edici davranışları, sevkler esnasında bozkurt işareti ve marşlarla hakaret etmeleri, özellikle Devlet Bahçeli’nin ‘cezaevlerinde isyan çıkabilir’ söyleminden sonra bu davranışların artış göstermesi,
* Ortak alan faaliyetlerinin engellenmesi,
* Hapishane idaresine, savcılığa, mahkemeye gönderilen dilekçelerin ulaştırılmaması ve yanıtsız kalması,
* Ayağında platin bulunan mahpusların dahi duyarlı kapıdan geçirilmesi ve çıplak arama dayatması, bu sebeple hasta mahpusların hastane sevklerinde sorun yaşaması,
* Arama sonrası eşyalara keyfi olarak el konulması ve el konulan eşyaların iade edilmemesi,
* Kanunsuz ve keyfi disiplin cezası uygulamaları,
* Hapishaneye alınacak tüm kitapların yasaklanması,
* Evrensel, Birgün, Yeni Yaşam gazetelerinin tüm taleplere rağmen mahpuslara verilmemesi,
* Birçok hakkın kullanımının yasaya değil hapishane idaresinin takdirine bağlı olduğu…”
‘Sorumluluk yöneticilerde’
Raporun sonuç bölümünde ise, tutuklulara aileleri tarafından gönderilen kitapların cezaevine kabul edilmemesi, tutukluların süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkını ihlal edildiği de vurgulandı.
Raporda, “Hapishane idaresinin keyfiyetle mahpusların talep ettikleri kitapları aylar sonra ve mahpusların hesaplarında para olması durumunda temin etmekte ve bu kitapları piyasa değerinin oldukça üzerinde satmaktadır. Bu durum birçok mahpus tarafından yakınma konusu haline getirilmiştir. Somut durum hapishane idaresinin kanunsuz uygulamasını, kendisine rant kapısı haline getirdiğini ortaya koymaktadır. Koğuşlardaki aramalar kanunun sınırını aşmış ve bir tacize dönüşmüştür. Aramalar esnasında infaz koruma memurları tarafından kötü muamele ve provakatif davranışlar sergilenmektedir. Mahpusların hapishanede tuttukları notlara dahi inceleme bahanesi ile keyfi olarak el konulmakta ve hiçbir şekilde iade edilmemektedir. Öyle ki mahpuslar hak ihlallerini anlatırken isimlerinin dahi yer almasından kötü muamele endişesi ile imtina etmektedir. Bu husus dahi Antalya L Tipi Hapishanesinde koşulların ne denli ağır olduğunu gözler önüne sermektedir” denildi.
Raporda, mahpus yakınlarının sık sık yaşanan kötü muamele vakalarına ilişkin hukuki başvurularda bulunduğu Antalya L Tipi Hapishanesi’nin OHAL’in başlangıcı ile birlikte ciddi işkence iddiaları ile gündeme geldiği e hatırlatıldı.
Raporun devamında şu bilgilere yer verildi: “Sonrasında işkence iddiası İHD tarafından titizlikle takip edilmiş, ancak etkin adli ve idari bir soruşturma yapılmadığı tespit edilmiştir. Yakınlarının işkenceye uğradığını iddia eden ve İHD’ye başvuruda bulunan mahpus yakınlarının başvurusu doğrultusunda takip edilen süreç sonrası etkin soruşturma gerçekleşmemesi nedeniyle AYM’ye gerekli başvurular yapılmıştır. Kitap yasağı yakınması nedeniyle takip edilen itiraz süreçleri sonrası AYM’ye başvuru yapılmıştır. Hapishane müdürünün kanunları uygulamakta imtina ettiği açık ve beyanlarına dayanmaktadır. Mahpuslar ortaya çıkabilecek her türlü olumsuzluğun nedeninin hapishane yöneticilerinin ve cezaevi savcılığının sorumluluğunda olduğunu ifade etmişlerdir. Tespit edilen ihlaller ile ilgili önlem alınması, başvuruların yapılması ve duyarlı kamuoyunun dikkate sunulması gerektiği kanaatine varılmıştır.”