Türk sermaye devletinin, katlettiği devrimci ve yurtseverlerin cesetleri üzerinde vahşet uygulaması sıkça başvurduğu bir devlet geleneğidir. Cenazeler üzerinde her türlü insanlık dışı işkence ve vahşet uygulayan devlet, bunu aileler üzerinde de bir işkenceye çevirmekte ve cenazeleri ailelere vermemektedir.
Bu zulüm ve vahşetin son örneği 6-9 Eylül ve 2-4 Ekim tarihlerinde Dersim Ovacık’ta faşist devlet güçleri tarafından katledilen TKP/ML-TİKKO gerillaları üzerinde yaşandı. Katledilen devrimcilerin cenazeleri vücut bütünlüğü bulunmadığı ve DNA testi yapılacağı gerekçesiyle ailelere verilmemektedir.
Katledilen devrimcileri anmak, cesetlere uygulanan vahşeti ve ailelere uygulanan zulmü lanetlemek için “Cenazelerimiz teslim edilsin, DNA işkencesine son verilsin!” şiarıyla Fransa’nın Strazburg kentinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde miting yapıldı. Eylem, AGEB (Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği), BİR-KAR (İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu), ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu), AvEG-Kon (Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu), KCDK-E (Kürdistani Demokratik Topluluklar Kongresi Avrupa) kurumlarının ortak çağrısıyla düzenlendi. Çağrıcı kurumların flamalarıyla katıldığı eyleme Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) de katılarak destek verdi.
Alanda toplanan kitlenin, “Katil devlet hesap verecek!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Yaşasın partimiz TKP/ML!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” gibi coşkulu ve öfkeli sloganlarının ardından açılış konuşması yapıldı. Ardından çağrıcı gruplar adına ortak bir konuşma metni okundu.
“Devletin devrimci ve yurtsever güçlere karşı topyekün saldırı politikası, şehit düşen devrimcilerin, yurtseverlerin cenazeleri üzerinden fiziki ve psikolojik bir savaş olarak devam ediyor.” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada, ailelerin cenazeleri teşhis etmesine izin verilmediği belirtildi. Bununla da yetinmeyen sermaye devletinin Adli Tıp Kurumu, savcılık ve polisleri tarafından ailelere “DNA test sonucunun haftalar, aylar alabileceği, cenazeleri alamayacakları” aktarıldığına değinildi ve “Ailelerle adeta alay ediliyor” vurgusu yapıldı.
Devamında “Suriye ve Irak’ta IŞİD ve diğer cihadist örgütlerin korku ve dehşet yaymak için izlediği yöntemi şimdi gerillalar üzerinde faşist diktatörlük yapmaktadır” ifadelerinin kullanıldığı açıklama, sermaye devletinin bu suçu daha önce de işlediğine dair şu ifadelerle sürdü:
“Cenazelere işkence yapmayı üst boyuta taşıyarak kafa kesmeye kadar vardırmış ve faşizm suç dosyasını böylelikle kabartmayı başarmıştır... 10 Ağustos 2015’te Muş’ta katledilen ve çıplak bedeninin fotoğrafları yayınlanan Ekin Wan; 7 Eylül 2015’te Cizre’de katledilen ve defnedilmesine izin verilmediği için günlerce buzdolabında bekletilen 10 yaşındaki Cemile Çağırga; 3 Ekim 2015’te Şırnak’ta katledilen ve bedeni zırhlı araca bağlanarak sürüklenen Hacı Lokman Birlik, Silopi’de katledilen ve cenazesi bir hafta sokaktan alınamayan 57 yaşındaki Taybet İnan.”
Ortak açıklama, “Biz aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak ilan ediyoruz ki faşizmin işkence ve katliam politikaları karşısında susmayacağız, mücadelemizi yürüteceğiz ve devrimci mücadele uğrunda ölümsüzleşenleri sahipleneceğiz. Duyarlı tüm kesimleri faşizmin cenazeler üzerinden uyguladığı işkence politikalarına karşı durmaya ve duyarlı olmaya davet ediyoruz.” denilerek bitti. Konuşma sırasında sıklıkla coşkulu sloganlar haykırıldı.
Ortak konuşmanın ardından Partizan temsilcisi söz aldı. Verdikleri kayıplara değinen Partizan temsilcisi, "Savaşın ve sınıf mücadelesinin yasasını kavrayarak bu kayıpları göğüsleme, acılarımızı sağaltma ve öfkemizi bileme çabasındayız" ifadelerini kullandı. "Sınıf kini, parti bilinci, komünizme olan inançla savaş saflarında faşist diktatörlüğe karşı konumlanıyoruz" diyen temsilci “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganı ve mücadele çağrısıyla konuşma son buldu.
Kızıl Bayrak / Fransa