“Cemaat-din değil para birlikteliği” üzerine sorular

Rejimin cemaat ve tarikatlardan saçılan pislikleri “münferit” olarak tanımlaması ve suçluların özel bir şekilde korunması, din istismarcısı zihniyetin her tür sapkınlığı olağan kabul ettiğini gözler önüne seriyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Aralık 2022
  • 14:30

-Yeni kurulanlar hariç on yıllardır kurulu olan, “holdingleşmemiş” cemaat ve tarikat var mı?

-Tarikat ve cemaatler kapitalist sömürü düzeninden kopuk dinsel örgütlenmeler mi?

-İsmailağa Cemaatinin şeyhi öldüğünde, “yerine geçecek şeyh” tartışması/kavgası yaşandı. Bu kavga dinsel kaygılardan mı kaynaklanıyordu?

-Hiranur Vakfı kurucusu zat, 6 yaşındaki kızını 29 yaşında olan birinin tecavüzüne sunarken sevap işlediğine mi inanıyordu? 

Bütün cemaat/tarikat “büyükbaşları” bunu sevap, normal bir şey gibi mi değerlendiriyor? Eğer öyleyse neden sapkınlık kamuoyuna yansıyınca inkar ettiler?

-AKP-MHP rejimi her olayda olduğu gibi bu olayda da tarikatları korumadı mı?

-Altılı masada bir araya gelenler dahil, tarikatlarla/cemaatlerle ilişkisi olmayan herhangi bir düzen partisi var mı? 

-Kılıçdaroğlu olayın duyulmasından sonra “çok öfkelendiğini” söyleyerek Adalet Bakanlığına yürüdü. Altılı masada düzenin solcu ve laik partisi olduğunu iddia ederken olaya tepki göstermek için neden bir süre bekledi? (İki üç gün sonra lütfedip bir şey söyleyen CHP’liler olmuştu).

-Muhaliflerin söylediği bir sözü bile tutuklama gerekçesi sayan AKP-MHP rejimi, cemaat/tarikat sapkınlarından herhangi birini gözaltına almış ya da tutuklamış mı? 

-Şu ya da bu biçimde çürümenin dip çukurunda olmayan tek bir cemaat/tarikat var mı?

***

Bu listeye daha pek çok soru eklemek mümkün. Ama din soru sormayı engelliyor ve sorgusuz sualsiz söylenenlere inanmanı istiyor. Kelimenin tam anlamıyla bir tür sömürü lobisi olan tarikatların “dindarlığı” bu ihtiyaçtan kaynaklı. Sömürülenler “cennete gitmek” için kendilerini sömürenlere tek söz etmek bir yana, yaptıklarını sorgulamasın istiyorlar.

Sapkınlık suçları ne zaman ortaya saçılsa “münferit” diye bağırmaya başlıyorlar. Rejimin cemaat ve tarikatlardan saçılan pislikleri “münferit” olarak tanımlaması ve suçluların özel bir şekilde korunması, din istismarcısı zihniyetin her tür sapkınlığı olağan kabul ettiğini gözler önüne seriyor.

 AKP’lilerin “pudra şekeri” koklaması münferit. Tarikat şeyhinin 12 yaşındaki müridine tecavüz etmesi münferit. Ensar Vakfı yurdunda 45 çocuğa tecavüz edilmesi münferit. Uyuşturucuyla yakalanan “din kardeşi” tarikatçılar münferit… İsmailağa Cemaati şeflerinin ortaya çıkan sapkınlığı da saray rejimine göre münferit. O kadar çok “münferit” suçun işlenmesi, bu sapkınlıkların din bezirganları tarafından “kural” haline getirildiğine işaret ediyor. 

Olaylar “görünen köy kılavuz istemez” noktasına varmış durumda. Basit soruları sormak bile cemaatlerin, tarikatların, AKP’nin ve ona benzeyen düzen partilerinin ürediği yer olan kapitalist sistemin kirli, vahşi, sömürgen yüzünü göstermeye yetiyor.

H. Ortakçı