Sermaye düzeninin “ana muhalefet” partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu attığı Tweet ile sermaye iktidarına can simidi olduğunu bir kez daha gösterdi. Toplumda biriken hoşnutsuzluğun sokağa taşmasından korkan iktidar ve burjuva muhalefet partileri, gelişen tepkiyi kontrol altında tutarak ve seçim sandıklarına havale ederek tam anlamıyla oynaması gereken rolü yerine getiriyorlar.
AKP-MHP rejimi, kapitalizmi pandemiyle birlikte derinleşen krizi içerisinde, istisnasız toplumun her kesimine saldırarak, işçileri-emekçileri kölece çalışma koşullarına mahkûm ederek, patlamak üzere olan bir magmanın üzerinde egemenliğini sürdürmeye çalışıyor. Bu gerçeği çok iyi bilen saray rejimi, işçi sınıfı ve emekçilerde biriken öfkeyi sokağa ve eyleme taşıracak, büyük-küçük bütün hak arama mücadelelerine azgınca saldırıyor.
Böyle bir ortamda yapılan eylemler her zamankinden daha fazla anlam kazanıyor. Ki toplumun genelinin desteğini alan ve kitleselleşme eğilimi gösteren eylemler çok daha kritik bir noktada duruyor. Bu eylemleri desteklemek, dayanışmayla büyütmek, yaygınlaştırmak ise çok daha özel bir önem taşıyor.
AKP-MHP rejimine “muhalefet” adı altında destek çıkan, onun yeni baskı ve gerici uygulamalarına göz yuman burjuva partisi CHP, bugün bir kez daha bu mücadeleleri sermaye düzeninin sınırlarında tutma misyonuyla harekete geçti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, attığı tweet ile bunu gözler önüne serdi. Başka bir dizi gündemde olduğu gibi, iktidarı bunaltan her sorunda koltuk değnekliği yapan Kılıçdaroğlu, “Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektörü kimse istemiyor… Ama gerginlik artıyor… Ailelere sesleniyorum… Aklıselim olmak, sağduyu ile davranmak zorundayız. İktidarın dümenine su taşımamak zorundayız…” diyerek kendince iktidara da “gerginliğe son ver” çağrısında bulundu.
Bu paylaşımıyla bir kez daha safını ortaya koyan Kılıçdaroğlu, “İktidarın dümenine su taşımayalım” derken, gerçekte iktidarın ömrünü uzatmaktadır. Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin uzun süredir bilinçli bir tutumla koruduğu bu çizgi, burjuva muhalefetin geldiği noktayı işaret etmekte, işçi ve emekçilerin sorunlarına, gençliğe dayatılan geleceksizliğe karşı hiçbir çözümü bulunmadığını gözler önüne sermektedir. Dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun pervasızca yürüttüğü saldırganlığın önünü açan bu çizgisiyle Kılıçdaroğlu ve CHP’si de yaşanan devlet teröründen bizzat sorumludur. Kafamızda patlayan copun bir diğer sorumlusu da bu çizginin kendisidir.
İşçi ve emekçiler, zihinlerini böylesi burjuva ideolojilerden temizlemedikleri sürece, sermaye iktidarının dayattığı ağır sömürü, yoksulluk ve geleceksizlikten kurtulamayacak; yeni AKP’ler, MHP’ler, CHP’ler vb… burjuva partileriyle sermaye düzeni yolunu yürümeye devam edecektir. Ama mücadelenin sıcaklığı er ya da geç emekçileri kuşatan burjuva gericiliğini yıkıp bir kenara atacaktır.
F. Deniz