Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte düzen temsilcileri vaatler sıralamaya başladı. Yerel seçim olmasına rağmen özellikle düzen içi çıkar kavgası nedeniyle siyasal vaatler ve taraflaşmalar daha çok öne çıkıyor. Ve İstanbul için AKP’nin karşısına çıkarılan Mustafa Sarıgül bu yanıyla hem “sosyal demokrat” CHP’nin hem de bir yanıyla cemaatin desteğiyle iyice parlatılıyor. Düzen partisi olarak CHP’nin çizgisi-misyonu bilinir. Sarıgül ise düzen güçleri tarafından şekillendirilen CHP’nin bugün uydurulmaya çalışıldığı “her kesimin” temsilcisi örneklerinden biridir. Dini söylemlerle "sol" söylemleri harmanlayarak herkese yakın duran bu düzen temsilcisi bugün özel bir misyon yükleniyor.
“Sosyal demokrat” kimliğiyle karşımıza çıkarılan Sarıgül, tek başına AKP alternatifi olarak değil, Haziran Direnişi’ni sahiplenen aday olarak vitrinde yerini alıyor. Kişisel olarak kimliği yeterince iyi bilinen Mustafa Sarıgül bugün düzenin bu alandaki aldatmacasının temsilcisi oluyor.
Türkiye’nin en zengin ve en borçlu belediyeleri arasında yer alan Şişli’de yıllarca görev alan Sarıgül’ün geçmişi bilinir. Sarıgül, CHP gençlik kolu sekreteri, gençlik kolu başkanı, ilçe başkanı, milletvekili, TBMM başkanlık divanı üyeliği yapmış, üç dönemdir de Şişli’nin belediye başkanıdır. Bu siyasal geçmiş özeti bile Sarıgül’ün amatörlerden olmadığını, düzenin özel isimlerinden olduğunu göstermeye yeter.
Bugün Sarıgül, kendisine biçilen misyonla seçime, 15 yıllık belediyeci kimliği ve “kazandırdığı altyapıyla” ya da bu yönlü vaatlerle değil, Haziran Direnişi’ni istismar etmeye çalışan bir propaganda üzerinden yoğunlaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde aday tanıtım toplantısını gerçekleştiren Sarıgül’ün konuşması sırasında arka fonda Haziran’da katledilenlerin siluetleri yansıtılıyordu. Değerleri istismar etmeye çalışanların samimiyetsizliği ise attıkları her adımda yüzlerine çarpıyor.
Kırmızı süveter sıkılı yumruklu pozla konuşan Sarıgül, “Bu canların hesabını nasıl vereceksiniz?” diye özel vurgular yapıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimine seslenerek Taksim projelerinin derhal iptal edilmesi çağrısı yapıyordu. Haziran Direnişi’ni üç-beş ağaç meselesine indirmeye çalışan argümanları dolaylı yoldan sürdüren Sarıgül, böylece baskıya, dayatmaya gericiliğe karşı şekillenen direnişi çevreci sınırlara indiriyordu.
Sarıgül’ün hem direnişte evlatlarını kaybedenlere hem de yolsuzlukla anılanlara gönderme yaptığı konuşmasında şova şöyle devam ediyor: “Bir insan için en önemlisi evlatlarının yüzüne güzel bakmak. Gel evladım. Ben bu evladımın yüzüne her zaman güzel bakacağım. Şunu içtenlikle bilmenizi istiyorum. Ne çocuklarıma, ne yakınlarıma haram parayı Rabbim nasip etmesin. Siz beni biliyorsunuz. Benim lüks neyimi gördünüz. Böyle bir şey olamaz. Ama şunu bilesiniz ki anketlerde önce yüzde 25 dediler, 35 dediler şimdi baktılar ki barajı geçtik… Ben bu evladımın, her şeyimin hesabını veririm. Ama onlar Gezi’de kaybettiğimiz bu canların hesabını nasıl verecekler?”
Bu süre zarfında Taraf gazetesi gibi Fethullah Gülen Cemaati’yle ilişkisi bilinen bir gazete Sarıgül’e sayfalarını açıyor. Sarıgül de Taraf üzerinden seçimi kazandığında Topçu Kışlası projesini iptal ederek Taksim Meydanı’na Haziran Direnişi sırasında katledilenler için anıt yapacağını açıklıyor.
Unutmadık, unutmayacağız !
Sarıgül istediği kadar Haziran Direnişi’nin mirasını sahiplenmeye çalışsın, “unutmayacağız” diyerek katledilenlerin resimlerini sergilesin, “sosyal demokrasi” maskesiyle “sol” söylemleri öne çıkarsın, biz kendisinin devletin Taksim’e saldırı argümanlarına nasıl hizmet ettiğini biliyoruz. Sermaye hükümeti AKP’nin Taksim’deki pankart ve bayraklar için başlattığı gerici propagandayı aynı argümanlarla tekrarlıyordu Sarıgül. “Taksim’de hiçbir siyasi parti bayrağı olmamalı, herkes kendi bayrağını kalbinde taşımalı” diyordu polisin Taksim Meydanı’na yeniden girdiği tarihte. Militan bir kitle mücadelesinin bozulmasının, mevzilerini bırakmasının, düzenin izin verdiği sınıra inmesinin Haziran Direnişi sürecinde kimlerin savı olduğunu gördük. Direniş eylemlerine kitlesinin katılmasını engelleyemeyen CHP’nin Sarıgül söylemlerini nasıl sahiplendiğini, reformistlerin de direniş sürdükçe nasıl da bu kulvarda yer aldığını unutmayacağız. Düzen saflarını güçlendiren, saldırıları meşrulaştıran bu kişiler şimdi seçim üzerinden biriken mücadeleyi kendilerine malzeme yapmaya çalışıyor.
Sarıgül işçi ve emekçilerin umudunu düzen kurumlarına, kendi gibi isimlere indirgemeye çalışıyor.
Seçim hesapları için Haziran Direnişi’nin yarattığı etkiyi arkasına almaya çalışan Sarıgül’ün propagandası elbette sadece ona ait bir düşünce değil. AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın direnişin ilk gününden beri gösterdiği “sandık”ı Sarıgül de “sol”dan işaret ediyor. Sokağa çıkan, haklarını fiili-meşru mücadeleyle savunan kitlelerin yeniden düzen kurumlarına bağlanması, umutlarını, kavgasını düzen sınırlarına hapsetmesi için seçimi işaret ediyorlar. Bunun için Sarıgül İstanbul’da bu kadar yoğun bir propaganda hattıyla Gezi Direnişi temasını kullanıyor.
Sarıgül düzen güçlerinin emekçileri aldatma kaygısının ürünüdür. Sarıgül’ün Haziran Direnişi’ni sahiplenme çabasının seçim süreci ilerledikçe yoğunlaşacağı açıktır. Yaratmaya çalıştıkları illüzyonu bozmaksa Sarıgül’e alternatif aday çıkaranların değil, seçim sandıklarını düzene karşı mücadele için kullananların işidir. Kötünün iyisi olarak sunulan, işçi ve emekçilerin özlemlerinden beslenen düzenin bu asalak takımına karşı “Çözüm devrimde!” diyerek mücadeleyi yükseltmek gerekiyor.