Haziran Direnişi’nin üzerinden altı yıl geçti fakat tartışmaları ve sermaye iktidarında yarattığı korku sürüyor. Sermaye devletinin temsilcisi olarak “Emri ben verdim” diyen T. Erdoğan, milyonların katıldığı direnişi gerekirse kanla bastırabileceklerini dile getirmişti. Tarih sayfaları bu türden katliamlarla dolu. Haziran Direnişi’nde de 8 kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi yaralanmıştı. Katillerin yargılanma süreci ise tamamen aklanma, delil karartma ya da cezasız bırakma gibi sonuçlarla devam ediyor. Bu davalardan biri de Berkin Elvan davası.
Berkin, 16 Haziran 2013 tarihinde polisin gaz kapsülü ile başından vurulmuş, ağır yaralanmıştı. Berkin henüz 15 yaşında bir çocukken, 269 gün yaşam mücadelesi vermiş, ancak 11 Mart 2014 tarihinde hayatını kaybetmişti. Milyonların sahiplendiği Berkin Elvan ve ailesi sermaye devletinin türlü saldırılarına maruz kaldılar. Berkin terörist ilan edildi, annesi meydanlarda yuhalatıldı, ablaları keyfi olarak gözaltına alınıp tehdit
edildiler. Aileye yönelik baskılar halen de sürüyor.
Berkin Elvan’ın davası ancak üç yıl sonra başladı. Elvan’ın avukatı Oya Aslan, “Emniyet uzun süre elindeki bilgileri mahkeme ile paylaşmayarak üç yıldır davanın başlamasına engel oldu” diye açıklama yapmıştı. Bu üç yıllık süreçte dosyaya bakan cumhuriyet savcıları arka arkaya değiştirildi. 2015 yılında İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde DHKC’nin rehin alma eylemi sonucunda, davaya bakan savcı ölürken, eylemi gerçekleştiren Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol katledildiler. Mahkeme ailenin, avukatların ve toplumsal muhalefetin basıncı ile ancak 6 Nisan 2017 tarihinde açıldı.
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugüne kadar 10 duruşma görüldü. Gaz fişeğini atan polis Fatih Dalgalı “olası kastla öldürmek” suçu ile sanık olarak yargılanıyor. Yeni görev yeri olan Van’da yaşayan bu şahıs, her duruşmada tutuklanması talep edilmesine rağmen tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Hiçbir mahkemeye getirilmedi, duruşmalara SEGBİS ile katıldı. Sahte bıyık, takım elbise, saygın duruş gibi yöntemlerle görüntülenen katil, “hatırlamıyorum” diyerek sıyrılmaya çalışıyor. O dönem olay yaşandığı sırada aynı grupta olan diğer polisler de tanık olarak dinlendi. Hepsinin
cevabı aynı şekilde: “Tanımıyorum, hatırlamıyorum…” Duruşma anlarında gerginlikler de yaşandı, polislerin dalga geçer gibi “bilmiyorum, hatırlamıyorum” cevapları haklı olarak tepkilere yol açtı. Gülsüm ana birkaç duruşmada fenalık geçirdi.
Bu süreçte gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında alınan raporlar, katil polisin orta dereceli bir mesafeden doğrudan hedef alarak Berkin’i kafasından vurduğunu açıkça ortaya koydu. Delil karartma çabaları, kaçma girişimleri ile devam eden mahkeme komedi sahnesinden ibaret. Sanık olarak yargılananlara emri verenler, yani asıl sorumlular ise tamamen aklanmış durumda.
En son duruşma 27 Şubat 2019’da görüldü. Katil yeniden SEGBİS ile katıldı ve tutuksuz yargılanmaya devam edecek. Bir sonraki duruşma tarihi 10 Nisan 2019 olarak belirlendi. Bu sefer avukatların talebi kabul edildi. Berkin’in vurulduğu yerde keşif incelemesi yapılacak. Berkin’in avukatları artık her şeyin ortada olduğunu belirtiyorlar. Asıl sorumlular yargılanmasa da tetikçilerinin tüm delil karartma çabalarına rağmen bu suçu alenen işledikleri kanıtlı.
Sermaye devletinin kirli geçmişinden bugüne sayısız insan katledildi ve düzen yargısı katilleri korudu. Adaletin sağlanması, birkaç tetikçinin ceza alabilmesi ise toplumsal muhalefetin yargı sürecine etki etmesi ile sağlandı. Berkin’in dava sürecinde toplum kutuplaştırılarak taraflaştırıldı. Toplum üzerinde artırılan baskı ve oluşturulan korku duvarları ile mahkemelere kitlesel katılım giderek azalsa da, Berkin Elvan sahiplenilmeye devam ediliyor.
Elvan ailesi tüm baskılara rağmen halen direniyor. Nuriye ve Semih için yapılan eylemde gözaltına alınıp kolu kırılan Gülsüm Elvan, Berkin’in ve daha nicelerinin hesabını sormak için mücadele etmeye çağırıyor. Katil devlet elbet bir gün hesap verecek!