Barınma bir haktır, rant alanı değil!

Sermaye devleti imar sorununa gerçekten bir çözüm getirmeyi düşünüyorsa herkesin barınmasını sağlayacak bir planlama yapmalıdır. Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan işçi ve emekçilerin, işsiz yoksulların, evsiz yaşayanların ücretsiz yararlanabilecekleri, işyerlerine yakın, sağlıklı konut ve yaşanabilir bir şehir planlaması olmalıdır bu.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Kasım 2018
  • 06:51

İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan korunmanın en temel parçası barınma hakkıdır. Bu en temel ihtiyacı karşılamayan bir ülkede bugün “imar barışı”ndan bahsediliyor.

Yoksul emekçiler dişinden tırnağından arttırıp ev sahibi olmaya, ev yapmaya çalışıyor. Başını sokabileceği, cep yakan ev kiralarından kurtulabileceği bir çözüm bulmaya çalışan emekçiler, sürekli olarak devletin işlerini zorlaştıran işlemleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Sermaye devletinin bugünkü derdi elbette emekçilerin ev sahibi olmasını kolaylaştırmak değil

Bir yer tutuluyor, “imar barışı” pankartı asılıyor, bakanlık adına işlemler yapılıyor. Rakamlar nasıl bir para akışı olduğunu gösteriyor. Tarihin uzatılması ile bu rakam daha da artacak. Kriz içinde debelenen devletin kasasını doldurma planı bir yöntemle daha emekçiler üzerinden çözülmeye çalışılıyor.

Neyin barışı, kimle kimi barıştırmaya çalışıyorlar?

“Kentsel dönüşüm”den “imar barışı”na...

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “imar barışı”nı başlattı. Resmî Gazete'de yayınlanan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi uyarınca süreç işletiliyor. 31 Mart 2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar için Yapı Kayıt Belgesi başvurusuna çağrı yapılıyor. Büyük bir mali birikim getiren "imar barışı"nın başvuru süresi 31 Mart 2018'e kadar uzatıldı.

Kayıt belgesi için başvuranların sayısı 8 milyon 446 bin 103 kişi. Bu başvurular sırasında yapı sahipleri tarafından ödenen miktar 5 milyar 259 milyon 361 bin 327 TL.

Ranthane olan belediyeler

Belediyelerin bir diğer adının da “ranthane” olduğu Türkiye’de arsa, bina, yol, park, inşaat vb. için atılan adımlar, hem belediyeye hem de inşaat şirketlerine kâr getiriyor. Büyük inşaat şirketlerine özellikle yoksul mahalle arsaları peşkeş çekildi. Kimi mahalleler yeni eve sahip olacağını düşünüp tamam dedi, kimi mahallerde yaşayanlar zorla sürüldü, kimi yerlerde de insanlar daha birlik içinde davranıp kentsel dönüşüme karşı durdu.

Bu alanların kentin ve yaşayanların ihtiyaçlarına göre düzenlenmediği biliniyor. Ortada rant merkezli bir dönüşüm var. Çoğu insanın evinin, arsasının karşılığı verilmiyor, ev sahibi olmaları için borçlu kılınıyor.

Barınma hakkı karşılansın!

Sermaye devleti imar sorununa gerçekten bir çözüm getirmeyi düşünüyorsa herkesin barınmasını sağlayacak bir planlama yapmalıdır. Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan işçi ve emekçilerin, işsiz yoksulların, evsiz yaşayanların ücretsiz yararlanabilecekleri, işyerlerine yakın, sağlıklı konut ve yaşanabilir bir şehir planlaması olmalıdır bu.

Ancak, kriz içinde debelenen, tüm kaynakları kapitalist patronlara aktaran sermaye devletinin böyle bir sorunu olmadığı/olmayacağı yeterince açıktır. Tüm diğer haklar gibi barınma hakkı da ancak mücadele ile kazanılabilir.