Dersim’de “avcılık sporu” adı altında gerçekleşen hayvan katliamına dikkat çekmek için İzmir Dersim Dernekleri’nin çağrısı ile eylem yapıldı.
“Avcılık spor değildir cinayettir” şiarıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde, pek çok kitle örgütünün katıldığı açıklamada basın metnini EGEÇEP Yürütme Kurulu üyesi Hüseyin Çağlar okudu.
Sermaye sahiplerinin kibirli tavırlarından vazgeçmeden, devlet eliyle her türlü hukuksuzluğu sergileyerek; topraklarını, inançlarını ve kültürlerini kirletmeye devam ettiğinin altını çizdi.
Yeni bir saldırıyı kamuoyu ile paylaşmak için alanda olduklarını belirten Çağlar şunları ifade etti:
“Bilindiği üzere son dönemlerde, ülkemizin pek çok bölgesinde devlet eliyle ihale edilerek avlanma izni verilmekte ve uluslararası ve ulusal düzeyde avcılar ekolojimiz ve doğal yaşamımızın önemli bir parçası olan yaban hayvanlarını avlamaktadır. Bunların yanı sıra kaçak avcılık yapan şahıs ve gruplar da bu faaliyetlerin bir parçası olarak doğal hayatımıza ciddi darbeler vurmaktadır. Bu faaliyetlerden bir yenisi de bu hafta Dersim'de başlayan avcılıktır. Dersim'de hafta başında başlayan avcılık devletin ilgili kurumlarınca ihale edilmiştir ve yabancı avcıların katıldıkları yerel avcıların da destek olduğu bir kıyım gerçekleşmektedir.”
Doğa katliamlarının Orman Bakanlığı'nın kontrolünde gerçekleştiğine dikkat çeken Çağlar, yaşanan ihalelerin birçok defa mahkeme kararıyla iptal edilmesine rağmen bakanlığın tekrar avcılık için ihale açtığını vurguladı.
Dersim'de yaşayan gönüllülerin, avcılık için gelenlere demokratik tepkilerini göstermelerinin polis ve askerler tarafından engellendiğinin altını çizen Çağlar “Bir avuç yerli-yabancı kapitalist, ellerini ovuşturarak, pişkince sırıtarak gelmekte ve kolluk güçlerinin korumasında yaban hayatımıza, doğamıza, geleceğimize kurşun sıkmaktadır. Toplumumuzdan bazı kişiler de bu arsızların yanaşmalığını yapmaktadır” diye konuştu.
Ekoloji ve canlı yaşamının ciddi risk altında olduğunu vurgulayan Çağlar daha çok bir araya gelme ve ses çıkarma çağrısı yaparak şunları ifade etti:
“Unutmamalıyız ki kurşun sıkılan katledilen sadece dağ keçisi, yaban domuzu, geyik değildir. Ölen biziz. Ölen insanlık mirasıdır. Ölen masallarımız, binlerce yıllık söylencelerimizdir. Ölen, inancımızı sağlamlaştıran, kültürümüzü besleyendir. Ölen, çocukluğumuzdur. Geleceğimize bırakacağımız, yaşlı bilgelerimizden emanet aldığımız köklerimizi besleyen zenginliğimizdir. Bu eko kırıma kararlı bir şekilde dur demeliyiz. Bu yıkımın parçası olanlara gerekli tavrı sergilemeli, gerekirse teşhir etmeliyiz.”