Hrant Dink cinayetinde kamu görevlileriyle ilgili yürütülen soruşturmada, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve Ergenekon davasında yargılanan Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz gibi isimlerin de aralarında bulunduğu bazı şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verilmiş, Dink ailesi avukatlarının takipsizlik kararına yaptıkları itirazlar da reddedilmişti. Avukatlar 2016 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu.
Agos gazetesinin haberine göre, başvuru dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:
“Hrant Dink cinayeti ile ilgili başta kamu görevlileri olmak üzere tüm sorumluların tespiti konusunda etkin ve adil bir soruşturma yürütülmediği, Devletin tüm kurum ve kuruluşları ile cinayetin çözümü için göstermeleri gereken çabayı gösterilmedikleri, İstanbul C. Başsavcılığının 19.10.2015 tarihli kararı ile haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında ismi zikredilen 24 şüpheli hakkında etkin soruşturma yapılmadığı, haklarında iddianame düzenlenmesini gerektiren deliller bulunmasına rağmen İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Bakırköy 8.Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu raporlarına, soruşturma ve dava dosyasında bulunan delil ve olgulara aykırı olarak iddianame düzenlenmediği ve bu karara yönelik yaptığımız itirazın hukuka aykırı olarak reddedilmesi nedenleri ve yukarıda anlattığımız neden ve gerekçelerle ihlal kararı oluşturulması ve bahse konu şüphelilerin bir kısmı hakkında iddianame düzenlemesi ve bir kısmı hakkında ise etkili soruşturma yapılması yönünde karar oluşturulmasını talep etmekteyiz.”
Anayasa Mahkemesi başvuru hakkında 18 Temmuz’da karar verdi ve başvurunun kabul edilemez bulunduğunu açıkladı.
Mahkeme başvuruda ifade edilenleri şu sözlerle özetledi:
“Başvurucular, yakınlarının kasten öldürülmesi olayına karıştığını ya da koruma önlemleri almayarak ölümünde kusuru bulunduğunu iddia ettikleri 24 şüpheli hakkında eksik incelemeyle ve hatalı değerlendirmeyle ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, kovuşturmasızlık kararı verilmesinin AİHM’in ihlal kararının gereklerine de uygun olmadığını, bir kısım şüpheli hakkında verilen kovuşturmasızlık kararına gerekçe gösterilen dava zamanaşımının yanlış hesapladığını, bir kısım şüphelinin yakınlarının kasten öldürülmesi olayıyla bağlantılarının ortaya çıkma ihtimalinin olduğunu, bir kısım kamu görevlisi olan şüphelinin ise yakınlarının yaşamına yönelik tehditten haberdar oldukları hâlde gerekli önlemleri almamaları nedeniyle olayda sorumlulukları bulunduğunu, bu nedenlerle bu şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin soruşturmayı etkisizleştirdiğini belirterek adil yargılanma ve etkili başvuru haklarıyla eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.”
Mahkeme sonuç bölümünde ise kararına gerekçe olarak Dink Cinayeti ile ilgili yargı sürecinin devam etmesini gösterdi.
“Anayasa Mahkemesinin başvurucuların iddiaları hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmesi için somut olayın iç içe geçmiş yönlerini ilgilendiren ve devam etmekte olan ceza yargılamasının neticelenmesi, olay hakkında yürütülen adli sürecin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylelikle Anayasa Mahkemesi, somut olayın tüm yönlerine ilişkin olarak olayı ilk elden inceleyen soruşturma ve yargılama makamlarının elde ettiği bulguları ve ulaştığı sonuçları bir bütün olarak dikkate alabilecektir. Bu durum, temel hak ihlallerini gidermede Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu ikincil nitelikteki rolün de bir gereğini oluşturmaktadır.”
“Sonuç olarak, öncelikle Anayasa Mahkemesince yapılan tespitlerin kişilerin masumiyetine veya suçluluğuna ilişkin bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemesi gerekliliği ifade edilmelidir. Bu bağlamda, başvurucuların iddialarının ve olayla ilgili soruşturmanın etkili yürütülüp yürütülmediğinin, ölüm olayının sebep ve koşulları yani
gerçekleşme şartları adli makamlarca netleştirilmeden Anayasa Mahkemesince bir bütün olarak değerlendirilmesinin bu aşamada mümkün olmadığı, bu hususların olay hakkında görülmekte olan yargılama sürecinde elde edilen veriler bir bütün olarak incelenmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”
Bu kararın ardından Dink Ailesi avukatlarının AİHM’ye başvurması bekleniyor.