Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel Türkiye'de tutuklandıktan sonra Almanya, AKP'li iki bakanın “referandum” etkinliğini iptal etti. Almanya başbakanı Merkel tarafından dillendirilmese de, Alman basını, bu iptallerin Türkiye'nin Deniz Yücel'in tutuklanması gibi faşizan uygulamalarından kaynaklı gerçekleştiği temelinde yazılara yer verdi.
Almanya'dan sonra Hollanda da 11 Mart'ta Çavuşoğlu'nun katılacağı Amsterdam'daki etkinliği iptal etti. Hemen ardından Avusturya Başbakanı Christian Kern, Türk siyasetçilere Avrupa çapında miting yapma yasağının getirilmesini istedi. Şimdilik “ağız dalaşından” öteye geçmeyen bu gerginlikte AB, AKP'nin referandum etkinliklerine karşı tavırlıymış gibi görünüyor.
“Demokrat” maskeli emperyalistler
Alman devletinin referandum toplantıları üzerinden taktığı “demokrasi” maskesi yeni bir ikiyüzlülük örneği oldu. Zira dün bir yana, bugün bile kirli savaşta Türk sermaye devletinin Kürt halkını soykırıma tabi tutmasına karşı tek ses etmiyorlar. Alman basını bile, Deniz Yücel ve gazetecilerin tutuklanmasını dillendirirken, Deniz Yücel'in tutuklandığı günlerde Mardin Nusaybin'deki köylerde yapılan insanlık kırımına yer vermediler.
“Demokrat” maskeli emperyalistler için sorun insanlığın kırımı değil, ekonomik ve siyasi çıkarlardır. İnsanlık kırımı konusunda Almanya'nın sadece Nazi döneminde değil, bugün bile sicili temiz değil. Almanya AB ülkeleri içinde ırkçı saldırıların en çok yaşandığı ülkelerden biri durumundadır.
Almanya açık değil, sinsice bir tavır sergiliyor. Örenğin böylesi bir siyasi kararı Merkel belediyelerin sırtına yıkma yoluna gidiyor. Almanya'nın bu tavrının nedeni, çıkarlarıdır. Örneğin AB Suriyeli mültecileri, adeta Türkiye'ye hapsetmiş durumda. Bu hapishanenin şu anki gardiyanı da AKP'den başkası değil. AKP Türkiye hapishanesinin kapısını açacak olsa, bundan başta Almanya olmak üzere AB zarar görecek. Bu yüzden Almanya, etkinlikleri iptal etmesine rağmen, Başbakan Merkel aracılığıyla, bir yasaklama getirmediklerini söylüyor.
Hangisi faşist değil ki?
Etkinliklerin iptalinin ardından konuşan Bekir Bozdağ Almanya'yı faşist olmakla itham etti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “böylesi toplantıları iptal etmek faşistliktir” derken, cümlesinin devamında biraz dürüst davransaydı “Biz de ultra faşistiz” demesi gerekirdi. Katliamları bulan faşizan uygulamaları dışında, ‘hayır’ diyenlerin, basına yansıdığı kadarıyla onlarca etkinliği iptal edildi veya resmi-sivil faşistlerin saldırısına uğradı.
AKP'nin Almanya'ya yönelik bu türden çıkışları da referandum öncesi iç politikaya ilişkin söylemlerden başka bir anlam taşımıyor. Ayrıca AKP sermayenin desteğini almışken, referandum öncesi AB fay hattından kaynaklı bir kırılma yaşamamak için kuyruğu dik tutmaya çalışıyor.
Kirli ittifak sarsılmadı
Almanya-Türkiye ilişkileri zaman zaman “geriliyor.” Her “gerginlik” sırasında her iki ülke de, kendi iç politika malzemesi olarak bunu değerlendiriyor. Zira Türkiye ve Almanya'nın karşılıklı ve çok yönlü ekonomik ilişkileri var. TÜİK’in Ocak 2017 Dış Ticaret İstatistiklerine göre, 11 milyar 278 milyon dolar ihracatın yüzde 49,6 AB ülkeleri ile ve bunun 1 milyar 122 milyon doları Almanya ile yapılmış. Türkiye’nin Almanya’yla en temel ekonomik ilişkisi ise sanayi alanında kendisini gösteriyor. Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları, bunların aksam, parça, aksesuarı bakımından Almanya ile toplam ihracat 2 milyar 605 milyon 277 bin 256 dolar, ithalat ise 5 milyar 210 milyon 382 bin 462 doları buluyor.
Yukarıdaki tablo gösteriyor ki, ara sıra yaşanan “gerginlikler” ekonomiye hiç ama hiç yansımıyor.