Yerel seçimler yaklaşırken AKP iktidarı da kendi yöntemleriyle seçimlere hazırlanıyor. Bu yöntemler arasında halkların arasına düşmanlık tohumları ekmek, toplumu kutuplaştırma politikasını en üst seviyede uygulamak, terör demagojisiyle şoven duyguları körüklemek önemli bir yer tutuyor.
Yaptıkları her açıklama nefret söylemi barındırıyor. Irkçılık ve mezhepçilik üzerinden politika yapan AKP ve stepnesi MHP, ekonomik krizin kendilerini iyiden iyiye zorladığı bu dönemde yapay düşmanları çoğaltarak tabanlarını koruma derdindeler. Kendilerinden olmayan herkesi “vatan hainliği” ve “teröristlikle” suçlayan Erdoğan ve yaverlerinin zehirli dili ve icraatlarının öncelikli hedefi ise Kürt siyaseti.
Her seçim öncesinde olduğu gibi, milyonlarca insanın oy verdiği, meşru ve yasal bir parti olan HDP “terör örgütü” ilan ediliyor. Hemen her gün bir AKP’li tarafından HDP ve HDP’liler hedef gösteriliyor. HDP’lilere yönelik gözaltı ve tutuklama terörü devreye sokuluyor. Şu ana kadar yüzlerce partili gözaltına alındı, onlarcası tutuklandı. Tutuklananlar arasında il ve ilçe eşbaşkanları, belediye eşbaşkan adayları da bulunuyor. Seçim günü yapılacak hilelerin ve hırsızlıkların da zeminini bugünden düzleyen AKP, sandıkları taşıma ve birleştirme kararları almaya başladı. İlk taşıma ve birleştirme kararı Diyarbakır’da verildi.
***
Güya sol değerlerden, demokrasiden dem vuran CHP de AKP iktidarının çizdiği çerçeveyi aşmadan siyaset yapıyor. Kürt düşmanlığının bu devletin geleneksel tavrı olduğu, CHP’nin de bu anlayışın bir parçası olduğu biliniyor. Gelinen yerde ise, HDP ile yan yana gelmektense gerici faşist partilerle ittifaka yöneliyor. Bağımsız politika üretme yeteneğini tümüyle kaybetmiş olan CHP, AKP’nin iddialarını yalanlama üzerine kurulu bir savunma siyaseti yürütüyor. Erdoğan çıkıp CHP’yi HDP ile gizli ittifak kurmakla suçluyor, CHP de bunun aksini kanıtlamak için elinden geleni yapıyor. Böylece “Mart’ın sonunun bahar olduğunu” iddia eden CHP, bu düşmanlık siyasetinin bir parçası olmaktan öteye gidemiyor. Erdoğan-AKP iktidarına olan muhalifliklerinin sınırını Kürtler oluşturuyor.
***
Greve çıkan işçiyi, hakkını arayan emekçiyi “terörist” ilan edenler ile en temel ulusal istemlerini savunan Kürtleri “terörist” ilan edenler aynı kişiler. Yolları emekçi mahallelerine seçimden seçime düşenler, aynı tezgâh başında ter dökenleri, aynı çamurlu yollardan işe gidenleri birbirine düşürüyorlar. Güvenceli iş isteyen işçileri kurşun fiyatıyla susturanlar, kendi sefil çıkarları için savaş kışkırtıcılığı yapıyor, ırkçılığı tırmandırıyorlar.
İşçi ve emekçilerin bu kutuplaştırma siyasetini elinin tersiyle bir kenara itmesi gerekiyor. İşçi sınıfı ve emekçiler özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkmak istiyorsa, bugün kardeş Kürt halkına ve onun siyasi temsilcilerine yönelen saldırılara da karşı koymak zorundadır.