Hapishanelerdeki hasta mahpusların sağlık durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor. Koronavirüs (Covid-19) salgını süreciyle birlikte yaşamları daha da risk altına giren hasta tutukluların birçoğu Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmiyor. Söz konusu duruma da “toplum güvenliği için tehlike oluşturma” gerekçesi gösteriliyor.
Bu yıl gerçekleşen ölümler
Mezopotamya Ajansı'ndan Eylem Akdağ'ın haberine göre İnsan Hakları Derneği (İHD) verileriyle hapishanelerde 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta mahpus bulunuyor. Verilere göre geçtiğimiz yıl toplam 50 hasta mahpus yaşamını yitirdi. Bu yılın ilk 9 ayında da 20’si hasta mahpus olmak üzere toplam 38 mahpus yaşamını yitirdi. Bu ölümlerden 4’ü, ağır hak ihlalleriyle gündemden düşmeyen Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesi'nde gerçekleşti. Son bir hafta içerisinde söz konusu cezaevinde 75 yaşındaki emekli öğretmen Takiyettin Özkahraman ve Kürtçe mevlit okuduğu için tutuklanan 76 yaşındaki Ali Boçnak yaşamını yitirdi. 2 mahpusla aynı kaderi paylaşmamaları için Diyarbakır D Tipi Kapalı Hapishanesi'nde tutsak bulunan 82 yaşındaki Mehmet Emin Özkan ve diğer hasta mahpuslar için yapılan tahliye çağrıları ise sürüyor.
İHD: Geri dönülemez sonuçlar
Hapishanede yaşı ilerleyen çok sayıda hasta mahpusun olduğuna dikkati çeken İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, koronavirüs salgınından kaynaklı mahpusların sağlıklarının daha da tehlikede olduğunu söyledi. Çevirmen, hasta mahpusların hapishaneye gidiş gelişlerde çok büyük sıkıntılar yaşadığını, 14 günlük karantina sürecinin zorluğu nedeniyle hastaların hastaneye gitmek istemediğine değindi. Hasta mahpusların tedavi süreçlerinin aksamasıyla geri dönülemez sonuçlara gidildiğini dile getiren Çevirmen, özellikle salgın sürecinde kendilerine yapılan başvuruların arttığını aktardı. Çevirmen, Sincan T Tipi Kapalı Hapishanesi'nde virüsün çok yoğun olduğu bilgisinin taraflarına ulaştığını kaydetti.
Türkiye’nin tüm çağrılara rağmen hasta mahpuslara ilişkin bir adım atmadığını belirten Çevirmen, salgın sürecinde çıkarılan infaz yasasıyla eşitlik ilkesinin çiğnendiğini, hasta mahpuslar arasında ayrım gözetildiğini ve politik mahpusların ölüme terk edildiğini söyledi. Çevirmen, tüm girişimlerine rağmen hasta tutukluların cezaevlerinde ölüme terk edildiğini vurguladı.
'Duvar kadar sağırlar'
Tüm hasta mahpusların “amasız ve fakatsız” serbest bırakılması gerektiğini vurgulayan Çevirmen, “Cezaevlerinin durumu içler acısı. Yetkililer duvarlar kadar sağır olan bir durumda tutuyorlar kendilerini. Söylediğimiz her şey duvara çarpıp tekrar bize dönüyor. Kamuoyunun güçlü bir ses çıkarması gerekir. Hasta tutukluların sorunu hepimizin sorunu. Hasta tutukluların sesine ses verilsin" diye seslendi.
TTB: Yaşam hakkı öncelikli
Yaşam hakkının öncelikli olduğunu belirten TTB MYK üyesi Selma Güngör ise, özellikle kronik hastalığı olan ve yaşı ilerlemiş olan mahpusların infazının ertelenmesi gerektiği üzerinde durdu. Güngör, bir hasta mahpusun hastaneye gitmesinin çok risk taşıdığını ve hapishane şartlarının da bu sürecin uzamasına neden olduğunu kaydetti. Hapisteki hasta mahpuslar için izolasyon koşullarının zor olduğunu ve daha özenli önlemlerin alınmasının önemine değinen Güngör, mahpuslar için havalandırmanın, daha iyi beslenmelerinin, hijyenik malzemelerin sağlanmasının, sıcak ve yeterli suyun sağlanmasının hayati önem taşıdığını sözlerine ekledi.
'ATK önem taşıyor'
Güngör, hastanelerdeki heyet raporlarının ATK tarafından onaylanmasının hastaların sağlığına kavuşması açısından kritik derecede önemli olduğunu vurguladı. Güngör, aynı raporların tekrardan farklı heyetler tarafından gözden geçirilmesinin de süreci uzattığını ve hastaları riske attığını söyledi. Bu riski bertaraf edecek yolların geliştirilmesi çağrısında bulunan Güngör, hasta mahpusların biran önce tahliye edilmelerini ve evde tedavi edilmesi çağrısı yaptı.
'Öldürüp veriyorlar'
Kırıkkale F Tipi Kapalı Hapishanesi'ndeki Cihat Özdemir ve Bolu F Tipi Hapishanesi'nde Erol Zavar adlı hasta tutsakların yakını Elif Özdemir ise, pandemi öncesi tedavilerin aksatıldığını ve salgın testlerinin zamanında yapılmadığını dile getirdi. Özdemir, kendine bakamaz halde olan yakınlarının, hastaneye gidip geldikten sonra da tek başlarına tecride alınmalarına tepki gösterdi.
Yakınlarının yaşamlarına dair olumsuz haberler alma tedirginliğiyle yaşadığını ifade eden Özdemir, “Devletin insanların hayatlarını gözden çıkarmak gibi bir özelliği var ve bunu da uyguluyor. Ölüm politikasından geri adım atmıyor. Vicdanlı olsunlar, bu ölen insanların da çocukları, anneleri, babaları var. Beden bütünlüğünü koruyacağım diye tutukluyu teslim alıyorsun ama onu öldürüp, veriyorsun" diye konuştu.
'Endişeyle yaşıyoruz'
"Artık kör, sağır ve dilsizi oynamasınlar, insanlar acı çekiyor” diyen Özdemir, “İçerdekiler bedenleri ile acı çekerken dışarıdakiler de yürekleriyle acı çekiyor. Sen onların sosyal hayatlarını kısıtlamakla yükümlüsün, canlarını almakla değil. Acaba kötü bir haber gelecek mi, kötü bir şey duyacak mıyız endişesiyle yaşıyoruz. Hasta tutuklular yakınlarına kavuşsun. Bu faşizan, insanlıktan uzak tavra son verilsin” diye seslendi.