12 Eylül darbesinin "yargılanmasında" sadece iki komutan sanık ilan edilmiş, işkence ve katliamlarsa yok sayılarak cezasız bırakılmıştı. Gerekçeli kararı sunulan yargılama bunun somut ilanı oldu.
Milliyet gazetesinden Türker Karapınar'ın haberine göre, 12 Eylül 1980’deki askeri darbeden tam 34 yıl sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’yı müebbet hapse mahkum eden Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 360 sayfalık gerekçeli kararında, delil klasörü sayısının toplam 121 olduğu belirtildi.
Bu deliller arasında, sanıklar hakkındaki şikâyet dilekçeleri, müşteki ifadeleri, görevsizlik ve yetkisizlik kararları, darbeden önce ve sonraki olaylarla ilgili gazete fotokopileri, Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri’nce verilen kararlar, Resmi Gazete fotokopileri, TBMM tutanakları, MİT Müsteşarlığı’nın Sivas, Maraş, Çorum katliamları ve işkencelerle ilgili arşiv bilgileri, Emniyet Genel Müdürlüğü yazıları, sanıkların savunma dilekçeleri, sağlık raporları, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi’nden gönderilen belgeler, işkence iddialarıyla ilgili çeşitli kurumlarla yapılan yazışmalar ve yanıtları, iddianame, Meclis Araştırma Komisyonu’nun 12 Eylül askeri darbesi raporu, Cumhurbaşkanlığı arşivinde yer alan belgeler sayıldı.
Kamu davası yoksa işkence de yok!
360 sayfalık gerekçeli kararda, ‘işkence’ sözcüğü tam 575 kez kullanıldı. 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte gözaltında ve hapishanelerde yaşanan ölümler, işkenceler, kayıplar, herhangi bir yargı kararı olmadan bazı kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi, hiçbir gerekçe gösterilmeden bulundukları yerden başka bir yere atanarak mağdur edilenlerle ilgili değerlendirmelere yer verilen gerekçeli kararda, “İddia edilen bu eylemlerle ilgili ayrıca açılmış bir kamu davası bulunmadığından, mahkememizce bu eylemlere yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır” ifadelerine yer verildi.
"Kenan Evren’in peşindeyim"
Gerekçeli kararda, darbe döneminde kaybolan ve bir daha bulunamayan Cemil Kırbayır’ı ararken 105 yaşında hayatını kaybeden Berfo Ana’nın sözleri de şu şekilde yer aldı:
“Ben Cemil Kırbayır’ın annesiyim. Oğlum 12 Eylül’ün ardından ortadan kaybedilmiş ve bu durum devletçe de kabul edilmiştir, ancak hâlâ oğlumun cenazesi bana verilmedi. Oğlumun cesedinin nerede olduğunu da öğrenemedim. Kenan Evren’in peşindeyim. Evren bu olayın sorumlusudur. Sanıkların da ve özellikle Evren’in de buraya getirtilmesini ve sözlerimi onun da duymasını istiyorum.”
Avukatlardan işkence vurgusu
Katılan ve avukatlarının sanıklara yönelttikleri bazı ‘işkence’ suçlamaları ise gerekçeli kararda şöyle yer buldu:
Avukat Fikret Babaoğlu: Önünüzde yağcılık için deve kesmeye kalkanları engellemiştiniz. Siz biraz deve kesilmesine karşı vicdanlısınız. İşadamları bugün arkanızda yok. Böyle bir tarih önünde yargılanmaktan memnun musunuz? İşte tarih önünde yargılanıyorsunuz. Tarih sizi yargılıyor. Deveye gösterdiğiniz vicdanı, işkencede ölen insanlara göstermediniz.
Avukat Öztürk Türkdoğan: Kürtlere asimilasyon programını hem de militarist bir tarzda sistematik işkence uygulayarak niçin yaptınız? Ve bu yaptığınız politikanın kötü sonuçları halen ülkeyi meşgul etmeye devam ediyor.