1 Mayıs, 8 saatlik işgünü mücadelesinin ürünü olarak doğdu. İlk kez Avustralya’da, 1856 yılında işçiler 8 saatlik işgünü için gösteriler yaptılar, iş bıraktılar. 1856 yılının 21 Nisanı’nda gerçekleştirdikleri bu eylemle işçi sınıfı ortak taleple giriştiği birleşik mücadelenin güç ve önemini fark ediyordu.
Yıllar içinde bu örnek dünyanın dört bir yanına yayıldı. Önce Amerikalı işçiler 1886 yılında iş bırakarak 8 saatlik işgünü mücadelesini yükselttiler. Bundan 137 yıl önce 200 bin Amerikalı işçinin gerçekleştirdiği eylemin karşısında sermaye sınıfı kolluk güçleriyle çıktı. Sonra baskı ve yasaklamalarla büyüyen hareketin önüne set örülmeye çalışıldı. Ama Amerikalı işçiler kararlıydılar. 1888 yılında, 1890 yılının 1 Mayıs’ında yeniden alanlarda olma kararı aldılar. İşçi sınıfı 8 saatlik işgünü mücadelesini “8 saat çalışma, 8 saat dinlenme, 8 saat canımız ne isterse!” sloganı ile dile getiriyordu.
1889 yılında toplanan 2. Enternasyonal Kongresi’nde “8 saatlik iş günü”nün işçi sınıfının o günün koşullarındaki en önemli talebi olduğu vurgulandı. Fransız ve Amerikalı işçi temsilcilerinin önerileri ile 1 Mayıs 1890’da dünyanın dört bir yanında 8 saatlik işgünü talebi ile iş bırakılması ve gösteriler düzenlenmesi kararı alındı.
1890 yılının 1 Mayıs’ında Amerika’dan Avrupa’ya, oradan Avustralya’ya kadar dünyanın dört bir yanında milyonlarca işçi 8 saatlik işgünü talebiyle iş bıraktılar ve meydanlarda gösteriler düzenlediler.
1856 yılında “8 saatlik işgünü” isteyen Avustralyalı işçiler de 1890 yılında dünyanın dört bir yanında düzenlenen eylemlerin kararını alan Enternasyonal de, 1 Mayıs eylemlerinin böyle bir etki yaratacağını ve gelenekselleşeceğini belki hayal bile etmemişlerdi. Ama gerçekleşen eylemlerde işçi sınıfının gücü ve kararlı duruşu ile 1 Mayıs dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak tarihe yazıldı. Tam da bu yüzden, 8 saatlik işgünü mücadelesi zafere ulaştıktan sonra da 1 Mayıslar öneminden hiçbir şey kaybetmedi. Dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı güncel talepleri, eşit ve özgür bir dünyaya olan inancı ile meydanları doldurmaya devam etti.
Ne Türkiye’de olduğu gibi “Bahar ve Çiçek Bayramı” ilan ederek içini boşaltma çabaları, ne de baskı ve katliamlar 1 Mayıs ateşini söndürmeyi başarabildi. 1 Mayıslar eşit ve özgür bir dünya mücadelesi içinde ölümsüzleşen önderler ve neferlerin mücadele ruhu ile işçi sınıfının burjuvaziye meydan okuduğu bir gün olmaya devam etti.
İşçi sınıfı tüm taleplerini elde ettiği, eşit ve özgür bir dünyayı inşa etmeyi başardığı günler geldiğinde de 1 Mayıslar bu uğurda verilen mücadelelerin anısına kutlanmaya devam edecek.
Bugün burjuvaziye karşı savaş çağrısı olan bu mücadele günü o günler geldiğinde gerçek bir bayram olacak.
Emeğin Kurtuluşu