Geçtiğimiz günlerde “Kürt Gençler ’20: Benzerlikler, Farklar, Değişimler” isimli bir rapor yayımlandı. Yaşama Dair Vakıf (YADA) yürütücülüğünde, “Promoting Dialogue and Sustainable Conflict Resolution in Turkey (Türkiye’de Diyaloğu ve Sürdürülebilir Çatışma Çözümünü Desteklemek)” Projesi ile Kürt Çalışmaları Derneği’nin (Kurdish Studies Center) yürütücülüğünde “Türkiye’de Genç Kürt Olmak: Gençleri Tanımak ve Anlamak” Projesinin ürünü olan bu çalışma; Türkiye’de yaşayan 18-30 yaş grubundaki Kürt gençlerini daha yakından tanımayı amaçlıyor. Bu bağlamda, Kürt gençlerin Türkiyeli gençliğin geneli ile aralarındaki benzerlikleri ve farklılıkları, kültürel yapıları, gündelik yaşantıları, Türkiye ile duygusal ve kamusal bağları, kimlik inşa etme ve kamusallaştırma biçimleri, dini inanç ve yaşantıları, yaşadıkları ayrımcılık, ana dil ile kurdukları ilişki ve ana dile ilişkin beklentileri ve siyaset kurumuna bakışları ve siyasetle ilgilenme biçimleri, araştırmanın önemli başlıkları olarak öne çıkıyor.
Araştırma 4’ü Kürt illeri 4’ü de Türkiye’nin batısındaki iller olmak üzere toplam 8 ilde yürütüldü. Bu kapsamda Diyarbakır, Mardin, Urfa, Van, Adana ve Mersin şehirleri ile batıdaki iki büyük metropol olan İstanbul ve İzmir’de Kürt gençleri ile yüz yüze anket yapıldı.
TÜİK tarafından 2019 yılının aralık ayı itibariyle 83 milyon olarak açıklanan Türkiye nüfusunun içinde Kürt nüfusunun 15 ila 18 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Kürt nüfusun yoğun olduğu 18 şehirde 15-29 yaş aralığındaki genç nüfus oranı ise %28,1. Türkiye’nin geri kalan şehirlerinde ise bu oran %22,4’tür.
Araştırma sonuçlarına göre, Kürt gençlerin yaklaşık %75’i ailesiyle beraber yaşıyor. Bu oranın, yaklaşık %60’ını bekar, geniş ailesiyle beraber yaşayan gençler oluşturuyor. %16’lık bir kesim ise evli ve çekirdek ailesiyle beraber yaşıyor. Yalnız veya arkadaşlarıyla beraber ailesinden ayrı yaşayan Kürt gençlerin oranı da %17. Gençlerin ebeveynlerinin yaklaşık %76’sı lise altı eğitim düzeyinde. Gençlerin ise yarısı halihazırda öğrenci. Öğrenci olmayanlar arasında lise altı eğitim düzeyinde olanlar ise sadece %29.
Raporu incelediğimizde, Kürt gençlerinin dillerinden, dinlerinden, siyasi görüş ve Kürt kimliklerinden kaynaklı her alanda ayrımcılığa, baskıya maruz kaldıklarını görüyoruz.
Araştırma kapsamında Kürt gençlerin en büyük problemlerinden birini işsizlik oluşturuyor. Görüşülen gençlerin yaklaşık %34’ü çalışıyor. Dahası, bu oranın %24’lük payı vasıfsız işçilerden oluşuyor. Bir başka deyişle, Kürt gençlerin sadece %10’u nitelikli bir işte çalışıyor. Geri kalanlar ya vasıfsız işçi ya da işsiz. İşsizlik ve geçim sıkıntısını en önemli kaygısı olarak gören gençlerin oranı %62’yi geçiyor. Genç işsizliği sıralamasında OECD ortalamasının üstünde ve OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alan Türkiye, Kürt gençleri açısından daha olumsuz bir tabloya sahip. Gençler istihdamın eksikliğini ekonomik gerekçelerin yanında ayrımcılıkla da açıklıyor.
Kürt gençlerin istihdam oranı Türkiye genel ortalamasının ciddi anlamda altında kalıyor. Dahası, Kürt gençlerin yaklaşık üçte biri ne eğitimde ne de istihdamda (NEET) yer alıyor. NEET oranı Türkiye ölçeğinde %26,5 iken, bu oran Kürt gençler arasında %34,6 olarak gözlemleniyor. Ekonomik kriz ve çalkantılardan en çok etkilenen vasıfsız iş kollarında çalışan Kürt genç erkekler, tüm bu ekonomik dalgalanmalardan çok daha olumsuz anlamda etkileniyor.
Kürt kimliğinin yanında bir de kadın olmak, elbette yaşanan ayrımcılığı ve zorlukları da arttırıyor. Kürt gençleri arasında kadınların eğitimde olma oranı erkeklerden 3 puan, istihdamda olma oranı ise 16 puan daha düşüktür.
İşsizliğin yanında ayrımcılık sorunu, Kürt gençlerin maruz kaldığı en büyük sorunlardan birini oluşturuyor. Özellikle AKP iktidarının Kürt illerinde başlattığı katliam politikası ile birlikte Türkiye’de Kürtlere dair milliyetçi şoven histeri tırmandırılmış, böylelikle toplum içerisinde Kürtlere yönelik nefret kışkırtılmıştır. Öyle ki, her geçen gün bir iş yerinde veya sokakta Kürt gençlerin hakarete uğradığına veya saldırıya maruz kaldığına dair haberler görüyoruz. Kürt gençleri arasında her 10 gençten yaklaşık 7’si nadir ya da sık, ayrımcılığa uğradığını söylüyor. “Next Generation Türkiye” isimli Gençlik Araştırması’na bakıldığında, Türkiye genelinde ayrımcılığa uğradığını söyleyen gençlerin oranı %5 iken, Kürt gençleri arasında ayrımcılığa çok sık maruz kaldığını söyleyenlerin oranı bunun iki katından fazladır.
Kürt gençlerin yaşadıkları bir diğer sorun alanı ise ana dillerini kullanamamalarıdır. Birçok Kürt genç, en önemli politik sorunlar arasında ana dil problemini ve ayrımcılığı işaret ediyor. Ayrımcılığa uğrayan gençler hem ana dillerini hem de kimliklerini daha fazla sahipleniyor. Kürt gençlerinin en az beşte biri Kürtçeyi artık pek bilmiyor ve neredeyse hiç kullanmıyor. Kürtçe bilmeyenlerin bir kısmı ebeveynleri tarafından hiç öğretilmediğini söylese de önemli bir kısmı da Kürtçe kullanımının zamanla azalıp dilin unutulduğunu söylüyor. Dili orta ya da iyi derecede bildiğini söyleyenlerin de önemli bir kısmı çoğunlukla Türkçe konuşuyor. Ebeveynleriyle çoğunlukla ya da tamamen Kürtçe konuşanların oranı üçte bir civarındadır. İktidarın asimilasyon politikası, bugün birçok dilin ve kültürün yaşamasını engellerken, tırmandırılan milliyetçi duygular, bugün Türkiye’de azınlık olarak görülenlerin ve farklı dil konuşanların (Suriyeli, Kürt) dışlanmasına, hatta zaman zaman öldürülmelerine neden oluyor.
Sermaye devleti, ekonomik krizin faturasını dili, dini, ırkı fark etmeksizin tüm işçilere, emekçilere ve onların çocuklarına kesmektedir. Dillerin, dinlerin, kültürlerin farklılığını kendi lehine kullanan iktidar, toplum içinde suni ayrımlar yaratarak işçileri ve emekçileri birbirlerine düşman etmeyi, ortak sorunlarına karşı ortak hareket etmelerini engellemeyi hedeflemektedir. Kürt gençleri de bu suni ayrımlardan en çok payını alan kesimi oluşturmaktadır. Bu gerçekliğin ışığında, Kürt gençlerinin gelecekleri için daha çok mücadele etmeleri, toplumun ezilen diğer kesimleri ile yürütülecek ortak mücadelede en ön saflarda olmaları gerekir.
P. Sevra